Dergi toplantıları şahanedir, herkes fikirlerini o saçma şarkıdaki gibi (bum bum bum o daldan hop bu dala uçtum) pat pat söyler. Şunu yapalım, böyle olsun derken, acayip öneriler atılır ortaya.
Kimi öneri beğenilip yapılır, kimi de çok uçuk kaçıktır yapılamaz. Eğlendiğinizle kalırsınız.
Geçenlerde İstanbul Life’cıların katına çıktım, maksat bir merhaba, bir "neler oluyor burada" muhabbeti yapmak. Hop, tam da Life kızları toplantı yapıyorlarmış.
Dediler ki, "Önümüzdeki ay derginin 10. yılı, özel bir şeyler yapacağız. Hadi fikrini söyle bakalım." Başladım tabii bol keseden proje yağdırmaya.
Derken en çok şu proje hoşuma gitti benim: Çıplak İstanbul fotoğrafı!
Şöyle bir kare düşünün kapakta. Bir sürü çıplak insan, gayet estetik, yan yana (ya da başka pozisyonlarda, bilemem orasını) dizilmişler.
Ortak noktaları İstanbullu olmaları ve işte derginin hatırına (e, biraz da sanat adına) en doğal halleriyle çekilmeyi kabul etmeleri...
Bu proje tabii ünlü İngiliz fotoğrafçı Spencer Tunick’ten çalıntı.
Ne yapayım suç bende değil, madem Tunick buralara gelmiyor (ya da gözü yemiyor) biz de kendi kendimize (bin kişi olmaz belki ama) soyunalım.
Hiç değilse (çıplak) kendimizi Türk fotoğrafçısına emanet edelim... Değil mi ama?
Peki ne oldu diyeceksiniz, yapılıyor mu yerli çıplak proje? Life’cılar güldüler tabii, çok eğlendiler. Delirmiş olduğuma kanaat getirdiler. Ama ısrarlıyım ben. Yok mu çeken? Ve de var mı soyunan?
Yoksa Tunick gelsin, şöyle Taksim Meydanı’nda bin kişi filan soyunalım.
Artık çekim sonrası ne olur, arbede çıkar mı, orası Allah’a kalmış.
SPENCER TUNICK’LE İLGİLİ ÇIPLAK NOT: Dünyanın pek çok yerinde gönüllü insanların çıplak fotoğraflarını çeken Tunick, en son mart ayında Venezüella’nın başkenti Caracas’ta 1500 kişiyi çırılçıplak görüntüledi. Bir Venezüellalı kadar olamadık yani...
Nasıl geçti habersiz hafta sonu
n En yeni votkalardan Lokka ve Redbull artıkayda bir özel parti yapıyor. Bu partilerden ikincisi Sushico’nun Tünel şubesinde yapıldı. Partinin dj’i Ursula, uçağı rötar yaptığından geç geldi ama yine de ortam şahaneydi. Ursula’nın kadın değil, erkek olduğu ise geldiğinde anlaşıldı (kandırıldık!)
Ayrıca Pınar Altuğ, Tony ile partide arz-ı endam eyledi ilerleyen saatlerde.
n Lobby Pr’ın lokomotifi sevgili Harun ise "askere gidiyorum" partisi yaptı Corridor’da. Bu sosyal hareketten anlaşıldı ki, halk "askerlikten soğumuyor", bilakis partilemek suretiyle yolcu ediyor kendi kendini (bu cümleye istinaden anımsayınız: Perihan Mağden’e açılan dava).
n Zoe’de cumartesi gecesi Demet Akbağ, Beyaz ve Demet Evgar’a rastlandı. Bu arada Zoe’nin sokağında kanalizasyon inşaatı nedeniyle açılan çukur ise çok tehlikeli. Biraz sarhoş olunsa cumburlop düşülecek türden. Nasıl işler yapıyoruz böyle, baştan savma...
Film festivali skorları
Bu yıl film festivali havasına giremedim ben. Ne filmlere girmek geliyor içimden ne de günde üç-dört filmi arka arkaya izleyip sersemlemek.
Zar zor birkaç filme giriyorum ancak (bahar yorgunluğu mu acep? Ya da bizden geçti mi?)
Herkes ben değil tabii. Mesela festivalin gündüz seansları inanılmaz. Bilet fiyatı 2.5 YTL olduğundan her seans tıklım tıklım. O filmden bu filme koşturan da az değil.
Mesela Ceyda Düvenci onlardan biriydi. Ayaküstü konuştuk. Sabahtan beri filme giriyormuş.
Bu dördüncüymüş. "Yok" dedim, "Bu kadar overdose beni aşar."
Ama Ceyda mutluydu, şu film iyiydi bu kötüydü diye anlatmaya başladı. Ayrıca geçen yıl 60 film izlediğinden bahsetti satır arasında.
Eğer Ceyda böyle giderse bu festivaldeki skoru 100 filme çıkar diye düşünüyorum.