Memleket meydanlarında mitingler, ünlüler katında aldatmalar/boşanmalar tam gaz süredursun bendeniz utanmadan Amerika’ya geldim (döneceğiz elbet kendi gayya kuyumuza kös kös, haset tohumları ekmeyin hemen).
Buralara kadar boşuna gelinmedi tabii. Amaç, anlatacak macera çıksın.
Nitekim bir Rafet El Roman eseri bu tesbiti çok önceden yapmıştır, "Macera dolu Amerika" diye.
Yeri gelmişken, bu şarkıda adı geçen Memo kimdir, hálá çözebilmiş değilim.
Gelelim Amerika’daki ilk durağa, yani New York’a... İlk durak diyorum, çünkü New York sonrası gidilecek iki yerim daha var. Biri, Tennessee eyaletinin başkenti Nashville. Diğeri, Nashville’e yakın mesafedeki "hayalet kasaba" Lynchburg (neden "hayalet" dediğime daha sonra değineceğiz).
Ama hepsinden önce New York’tan ve daha ilk gece şehre adım atar atmaz gittiğim Azza’dan bahsetmeli. Azza, New York’un en çok rağbet gören yeni restoranlarından.
Özelliği, bizim Al-Jamal gibi olması.
Çünkü oryantal esintiler taşıyan, ama modernliği elden bırakmayan hayli lüks bir ortamı ve Fas-Lübnan mutfağından seçme yemekleri/mezeleri var.
New York’a gelince restoran keşfetmeyi sevenler mutlaka listelerine alsınlar Azza’yı.
Ne tesadüftür ki, Azza’nın dj’i de Türk’tü. Bir ara-nereden bulduysa artık- Dede Efendi’nin klasik bir şarkısına yapılmış remiksi bile çaldı. Onu da belirtmiş olalım.
IRAKLI TAKSİ ŞOFÖRÜ
NY gecelerinde fink atarken habire taksiye biniliyor tabii. Bu sayede farklı ülkelerden taksi şoförleriyle muhatap oluyorsunuz.
Mesela, sadece bir gecenin taksi şoförü karması şöyleydi: Pakistanlı, Hintli ve Afrikalı.
Ama en şaşırdığım taksi şoförüne Nashville’de rastladım. Çünkü adam Kuzey Irak’lıydı.
Tutmuş, en Amerikan şehre savaş hálá sürerken kapağı atmış, enteresandı yani...
PARDON, SİZ DOLLY PARTON MISINIZ?
Madem Nashville dolaylarına geçtik yukarıdaki satır itibariyle, devam edelim.
Aslında Nashville, NY sonrası iki günlük bir macera (yine Rafet El Roman beni andı).
İki günlük diyorum, çünkü burada Jack Daniel’s Backstage Tennessee müzik festivali yapılıyor.
Üstelik festivale bizim topraklardan da rock’çı gençlik iştirak ediyor: Ankaralı grup Rakı.
Jack Daniel’s’ın geçen ay İstanbul’da yaptığı yarışmada birinci olan Rakı’nın ödülü meğer buymuş: Nashivelle’deki festivalde sahne almak.
Amerika’daki çoğu şehre film ya da dizilerden aşinayız ya, Nashville’i de Robert Altman’ın şehirle aynı adı taşıyan meşhur filminden anımsamanız olası.
Altman filminde 70’lerin ortasındaki Nashville insanlarını anlatıyordu.
Country müzik starlarını mesela (bakınız en sarışın iri göğüslü örnek: Nurhan Damcıoğlu’nun akrabası olma kuşkusunu taşıdığım Dolly Parton).
Yıl 2007, benim ilk kez müşerref olduğum Nashville yine bir country mabedi...
Her yer (havaalanından başlayarak) kovboy şapkalı, çizmeli, zaman zaman elinde gitarlı adamlar ve onlara eşlik eden sarışın kızlarla dolu...
Koca bir caddesi Nashville’in, müzik stüdyolarına ait. Plak şirketlerinin her birinin ofisi var ayrıca.
Durumu anlayın yani: Müzik, özellikle de rock ve country müziği had safhada önemli burada.
Ama benim için şu anda önemli başka bir şey var: New York’taki fırtına dolayısıyla bu country şehrinde ebediyen kalmam söz konusu olabilir.
Uçaklar teker teker iptal ediliyormuş çünkü.
Peki ne olacak? New York’a geri dönebilecek miyim? "Hayalet kasaba" Lynchburg’te geleneksel Amerikan yemeği yapıyorum diye önüme Kentucky Fried Chicken’ları dayayan Betty Ann Teyze restoranında beni köle olarak mı çalıştıracak? Hakikaten ne olacak?
Kalan kısmı ve çok daha fazlası, "to be continued" hesabı, çarşambaya...
Memleket meydanlarında mitingler, ünlüler katında aldatmalar/boşanmalar tam gaz süredursun bendeniz utanmadan Amerika’ya geldim (döneceğiz elbet kendi gayya kuyumuza kös kös, haset tohumları ekmeyin hemen).
Buralara kadar boşuna gelinmedi tabii. Amaç, anlatacak macera çıksın.
Nitekim bir Rafet El Roman eseri bu tesbiti çok önceden yapmıştır, "Macera dolu Amerika" diye.
Yeri gelmişken, bu şarkıda adı geçen Memo kimdir, hálá çözebilmiş değilim.
Gelelim Amerika’daki ilk durağa, yani New York’a... İlk durak diyorum, çünkü New York sonrası gidilecek iki yerim daha var. Biri, Tennessee eyaletinin başkenti Nashville. Diğeri, Nashville’e yakın mesafedeki "hayalet kasaba" Lynchburg (neden "hayalet" dediğime daha sonra değineceğiz).
Ama hepsinden önce New York’tan ve daha ilk gece şehre adım atar atmaz gittiğim Azza’dan bahsetmeli. Azza, New York’un en çok rağbet gören yeni restoranlarından.
Özelliği, bizim Al-Jamal gibi olması.
Çünkü oryantal esintiler taşıyan, ama modernliği elden bırakmayan hayli lüks bir ortamı ve Fas-Lübnan mutfağından seçme yemekleri/mezeleri var.
New York’a gelince restoran keşfetmeyi sevenler mutlaka listelerine alsınlar Azza’yı.
Ne tesadüftür ki, Azza’nın dj’i de Türk’tü. Bir ara-nereden bulduysa artık- Dede Efendi’nin klasik bir şarkısına yapılmış remiksi bile çaldı. Onu da belirtmiş olalım.
IRAKLI TAKSİ ŞOFÖRÜ
NY gecelerinde fink atarken habire taksiye biniliyor tabii. Bu sayede farklı ülkelerden taksi şoförleriyle muhatap oluyorsunuz.
Mesela, sadece bir gecenin taksi şoförü karması şöyleydi: Pakistanlı, Hintli ve Afrikalı.
Ama en şaşırdığım taksi şoförüne Nashville’de rastladım. Çünkü adam Kuzey Irak’lıydı.
Tutmuş, en Amerikan şehre savaş hálá sürerken kapağı atmış, enteresandı yani...
PARDON, SİZ DOLLY PARTON MISINIZ?
Madem Nashville dolaylarına geçtik yukarıdaki satır itibariyle, devam edelim.
Aslında Nashville, NY sonrası iki günlük bir macera (yine Rafet El Roman beni andı).
İki günlük diyorum, çünkü burada Jack Daniel’s Backstage Tennessee müzik festivali yapılıyor.
Üstelik festivale bizim topraklardan da rock’çı gençlik iştirak ediyor: Ankaralı grup Rakı.
Jack Daniel’s’ın geçen ay İstanbul’da yaptığı yarışmada birinci olan Rakı’nın ödülü meğer buymuş: Nashivelle’deki festivalde sahne almak.
Amerika’daki çoğu şehre film ya da dizilerden aşinayız ya, Nashville’i de Robert Altman’ın şehirle aynı adı taşıyan meşhur filminden anımsamanız olası.
Altman filminde 70’lerin ortasındaki Nashville insanlarını anlatıyordu.
Country müzik starlarını mesela (bakınız en sarışın iri göğüslü örnek: Nurhan Damcıoğlu’nun akrabası olma kuşkusunu taşıdığım Dolly Parton).
Yıl 2007, benim ilk kez müşerref olduğum Nashville yine bir country mabedi...
Her yer (havaalanından başlayarak) kovboy şapkalı, çizmeli, zaman zaman elinde gitarlı adamlar ve onlara eşlik eden sarışın kızlarla dolu...
Koca bir caddesi Nashville’in, müzik stüdyolarına ait. Plak şirketlerinin her birinin ofisi var ayrıca.
Durumu anlayın yani: Müzik, özellikle de rock ve country müziği had safhada önemli burada.
Ama benim için şu anda önemli başka bir şey var: New York’taki fırtına dolayısıyla bu country şehrinde ebediyen kalmam söz konusu olabilir.
Uçaklar teker teker iptal ediliyormuş çünkü.
Peki ne olacak? New York’a geri dönebilecek miyim? "Hayalet kasaba" Lynchburg’te geleneksel Amerikan yemeği yapıyorum diye önüme Kentucky Fried Chicken’ları dayayan Betty Ann Teyze restoranında beni köle olarak mı çalıştıracak? Hakikaten ne olacak?
Kalan kısmı ve çok daha fazlası, "to be continued" hesabı, çarşambaya...