PaylaÅŸ
Çarşamba gecesi saat 23.15 filan...
Montana dediğin öyle büyük bir mekan değil.
Küçük, hayli karanlık, masadaki mumlar olmasa karşındakinin yüzünü görmenin neredeyse imkansızlaştığı seksi bir yer.
Daha doÄŸrusu kiÅŸiden kiÅŸiye deÄŸiÅŸir; ama bana seksi geldi.
Nerede loşluk, orada her türlü hoşluk... Demişler (ya da dememişler) atalarımız.
Peki nasıl bir hoşluk için buradayım?
Aklınıza gelen türlü fesatlıklar bir yana, tamamen Türk modası adına Montana’ya damlamış bulunmaktayım.
Hakan Yıldırım’ın aynı gün Paris Moda Haftası kapsamında gerçekleşen defilesinin kutlaması yapılacak birazdan.
Henüz ortalarda Hakan yok.
Ama insanlar akın akın geliyor. Defilede gördüğümüz insanların çoğu Montana’nın küçük barını doldurmuş durumda.
Mert Alaş, Cüneyt Akeroğlu, Aslı Ekşioğlu, Ece Sükan, Arslan Sükan, Derin Mermerci, Murat Türkili, Melis Ağazat, Çağdaş Ertuna ve Serkan şedele tanıdık Türk simalar...
Biraz soluklanmak üzere mekanın kapısının önüne çıktığımda ise nihayet Hakan Yıldırım’ı görüyorum.
Tolga Sezgin’le beraber bir yorgunluk sigarası tüttürüyor.
Nasıl yorgun olmasın ki?
Defilenin stresi bir yana, sabah uçağıyla kalkıp gelmiş ıstanbul’dan Paris’e. Bazı kıyafetlerle ilgili son rötuşlar için gidip gelmek zorunda kalmış.
Az sonra yanımıza Alessandra Ambrosio geliyor.
Hani bir ay önce ıstanbul Fashion Week’te yapılan Koton defilesi için ıstanbul’a teşrif eden süper model.
Hakan’a tebriklerini iletiyor. Alessandra’nın peşinden bir yığın insan daha.
Ve Hakan’la beraber içeri geçiyoruz.
Davetlilerin hepsi Montana’nın alt katındaki kulüp kısmına inmiş.
Alt kat diyorum, ama burası şarap mahzeni gibi kemer tavanlardan ibaret bir yer.
Yine küçük, yine hayli loş...
Ve kim gelmiÅŸ partiye? Naomi Campbell ile Leonardo di Caprio.
Naomi, Hakan’ın defilesine gelmişti zaten. Onun suretine alışığız.
Ama Leonardo herkes için sürpriz, bir tatlı ünlü görme heyecanı/telaşı...
Hatta Ece’yle (Sükan) yanımızda duran yabancı model kız heyecanlanıp fotoğrafını çekmeye çalışıyor Leonardo’nun.
Hooop bir tomar azar işitiyor Leo’dan. Adam da haklı, o karanlıkta yüzüne öyle bir patlıyor ki flaş. Leo köpürüyor tabii...
Yanına kimseyi yaklaştırmıyor zaten.
Bir süre sonra Hakan yine ortalıktan kayboluyor.
Montana’nın yan tarafındaki meşhur Cafe de Flore’de almış soluğu.
Anlaşılan o ki; Hakan’ın asıl ihtiyacı olan dinlenmek.
Sabahlara kadar eÄŸlenmek deÄŸil.
Neyse ki bu ikisini birden önümüzdeki günlerde üç-dört günlüğüne de olsa yapacak gibi.
Çünkü arkadaşlarıyla beraber Ibiza’ya gidiyormuş.
Ve defile izlenimleri
* Palais de Tokyo’daki defile davetiyede belirtildiği üzere 19.00’da değil, 20.00’ye doğru başladı.
* Vogue tanrıçası Anna Wintour’un da defileye geleceği, hatta defilenin bu yüzden geç başladığı söylendi. Ama Wintour defileye teşrif etmedi.
* Hakaan markasının en büyük destekçisi Fransız Vogue Yayın Yönetmeni Carine Roitfeld tüm Fransız zarafetiyle oradaydı. Gerçekten o nasıl hoş bir kadındır öyle!
* Ön sıralarda oturan bazı blogger’lar önlerindeki iPad’le anında yazılarını yazdılar, defile yorumlarını canlı olarak bildirdiler.
* Naomi Campbell ve Eva Herzigova doğal olarak en çok ilgi gören iki (eski toprak) süper modeldi.
* Hakan ilk etapta beyaz elbiseleri, tulumlarını sergiledi. Sonra da siyahları... Kendi adıma ben en çok beyaz tulumlarını beğendim.
* Genel olarak herkesin başarılı bulduğu, sade, oyunsuz, ferah bir ilkbahar-yaz koleksiyonuydu.
* Palais de Tokyo’nun nefis bir kitapçısı var. Hiçbir yerde bulunamayacak fotoÄŸraf, resim ve grafik albümleri satılıyor burada. Defile çıkışında oraya uÄŸradık ve kitapları incelemeye doyamadık. Mutlaka uÄŸranası ve vakit geçirilesi bir yer, tavsiye ederim.Â
PaylaÅŸ