New York’lu ünlü moda tasarımcısı Zac Posen ile Vakko, ortak bir koleksiyon için geçen aylarda çalışmalara başlamıştı.
"Zac Posen Vakko" adını taşıyan bu sonbahar - kış koleksiyonu neredeyse bitmek üzere...
Özellikle Posen’ın Türk desenlerinden esinlenerek oluşturduğu sürpriz elbise şimdiden merak konusu. Ama asıl merak edilen, "Zac Posen Vakko" koleksiyonunun tanıtımı için 30 Eylül’de Les Ottomans’da yapılacak parti. Nedeni basit: Posen’ın birçok ünlü arkadaşının partiye gelmesi bekleniyor, ancak isimler netleşmedi.
Garanti tek bir isim var deniliyor, o da ünlü şarkıcı Lenny Kravitz.
Kravitz’in şarkılarının yanı sıra stilini yakından takip edenler bilirler, adamın ne görkemli giyindiğini.
İşte o gece Kravitz stiline teğet geçme imkanı doğacak.
Tabii şanslılara... Çünkü partinin kapasitesi 200 kişiyle sınırlıymış.
Dolayısıyla şu sıralar herkes Posen partisine sızma peşinde...
Başarılı Sükan kardeşler
Lucca yenilenmiş haliyle 5 Eylül’de açılıyor ama cuma gecesi Lucca cemaati kafeleriyle özlem giderdi, çünkü Arslan Sükan’ın fotoğraf sergisinin açılışı vardı.
Arslan Sükan kim? Manken Ece Sükan’ın kardeşi. Londra’da yaşıyor. ID, Crash, Vogue gibi dergilere defile arkası fotoğrafları çekiyor. Arslan o kadar çok defilenin kulisine girmiş ki, say say bitmez: Dior, Galliano, Alexander McQueen ve Viktor&Rolf bunlardan birkaç tanesi.
İşte o defilelerde çekilen fotoğraflar ekime kadar Lucca duvarlarında sergilenecek.
Hepsi de şahane işler, görmeniz lazım gerçekten.
Bu arada Ece Sükan da boş durmuyor. O da Nişantaşı’nda bir butik açıyormuş pek yakında.
Butiğin adını da "Ece Sükan’s Vintage" koymayı planlıyor. Bu iş için varını yoğunu ortaya koymuş Ece. O yüzden, "Arkadaşlar eğer batarsam artık bana bakarsınız" diyordu şakayla karışık...
Sözün özü; Sükan kardeşler tam gaz çalışıyor, üretiyor, bize de onlara gıpta etmek ve alkışlamak kalıyor galiba.
En ’karanlık’ kokteyl
Arslan Sükan’ın Lucca duvarlarındaki fotoğraflarını uzun süre göremedik aslında.
Çünkü elektrikler gitmişti ve epey bir zaman karanlıkta sosyalleşti kokteyl insanları...
Gecenin lafı ise Erdil Yaşaroğlu’ndan geldi: "Ben bu karanlığı konsept gereği zannediyordum".
Elektrik gelince kimler var kimler yok, aydınlanmış olduk: Murat Pilevneli, Murat Türkili, beyaz saçlarını kumrala çeviren sütun bacaklı stil kadın Ferhan İstanbullu, "Mehmet Ali-Seda ve Aydın"dan sorumlu reyting kraliçesi Pelin Akat ve aldığı kilolarla beni şaşırtan Lucca’nın sahibi Cem Mirap. Bay Mirap kilolarıyla ilgili yeni gelen İtalyan aşçısını sorumlu gösterdi, çok güzel yemekler yapıyor diye.
Miller yöneticileriyle İstanbul geceleri
Miller’ın sekiz Avrupa ülkesinden gelenyönetici ve çalışanları hafta sonu İstanbul çıkarması yaptı: En iyi mekanlarımızda yemek yiyip bol bol partilediler.
Bir gece ben de onlara katıldım. Önce Reina’da yemek yendi, sonra burada biraz dans edildi, ardından sırayla Anjelique, Crystal ve Mori&Mojito’ya gidildi.
Hani yönetici deyince gayet kasıntı tipler beklersiniz (belki de bizim yöneticiler öyle diye)...
Oysa Miller ekibi hiç öyle değildi işte.
Eğlenilecek ortamda işyeri sıfatlarını bırakıp tam bir parti canavarına dönüşmeyi beceriyorlardı.
Bir ara Miller Avrupa Marka Pazarlama Müdürü Lubos Kastner’a, klasiktir illa merak edilir ya, İstanbul gece hayatını nasıl bulduğunu sordum.
"Büyük sürpriz oldu benim için" dedi Kastner, "Bu kadar iyi mekanlar ve hoş insanlar beklemiyordum. Avrupa’daki gece hayatıyla yarışıyor İstanbul" dedi.
En beğendiği mekan ise Anjelique olmuş.
Hayko Cepkin, Marilyn Manson olma yolunda
Rock’n Coke’un cumartesi ayağından ilk izlenim: Öğleden sonra sahne alanlar arasında en çatlak performans Gogol Bordello adlı gruba (Freddie Mercury havasındaki solist, bir kıza durmadan çığlık attırdı), en ilginç sahne kostümü ve makyaj ise Hayko Cepkin’e aitti.
Aslında ilk başlarda sahnede gördüğüm kişinin Hayko Cepkin olduğunu bile anlamadım.
Çünkü sarı saçlarını siyaha, uçlarını da mora boyatmıştı Cepkin.
Gözlerinin etrafına da en koyusundan simsiyah bir makyaj yapmıştı.
Bu haliyle fena halde Marilyn Manson’a benziyordu Cepkin. Bir de "The Crow" filmindeki Brandon Lee’ye. Ki sanırım Lee’nin hayranı, çünkü göbeğinde kocaman "The Crow" dövmesi vardı...