Paylaş
Neyse ki...
Perşembe günü itibariyle başlayan 4. Art Bosphorus Çağdaş Sanat Fuarı mesela, meraklısı için bin bir türlü cesur, kışkırtıcı, romantik, saçma, manalı/manasız ama bir şekilde ilham verici işle dolu...
Hele o işlerden bir tanesi var ki, fazlasıyla dikkat çekici ve zıpır. Ona gelmeden önce Art Bosphorus’un düzenlendiği yere dikkatinizi çekmek isterim.
Çünkü biliyorum ki sonradan dikkatiniz dağılacak.
Fulya Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşiyor Art Bosphorus.
Burası beş bin metrekare kapalı alanıyla devasa bir mekan.
Geçen yıl açılan Fulya Fuar ve Kongre Merkezi, semtin sıradan çehresini/ambiyansını değiştirecek türden bir yer olmuş.
Merkezin önümüzdeki günlerde benzeri büyük organizasyonlara ev sahipliği yapacağını belirtip şimdi o çok konuşulan sanat “iş”ine geçiyorum.
Sanatçımızın adı, Samantha Sweeting.
Londralı genç sanatçı Samantha’nın video, fotoğraf, enstalasyon; kısacası her daldan güncel sanat işi mevcut.
Art Bosphorus’ta PASAJist Galeri’de sergilenen “In Came The Lamb” adlı videosu ise epey provokatif Samantha’nın.
Kendini bir çiftliğe kapatmış Samantha. Orada hayvanlarla haşır neşir. Ama en çok da kuzularla!
Kuzular Samantha’yı videoda pek rahat bırakmıyorlar.
Çünkü Samantha memelerini açıyor, kuzular da onu emiyorlar.
Nedeni, nasılı, işin üst/alt metni, kısaca felsefesi videoda saklı.
İlginç olan, beklenenin aksine bu emici videoyu erkeklerin direkt pas geçmesi, izlemeyi reddetmesi.
Kadınların ise sonuna kadar seyretmesi...
Durum bu sevgili okur: İğrenç bul ya da bulma (ama ne olur yıkma) bir yanda “Samantha’nın kuzuları emzirme seansı”nın sergilendiği cesur ve şahane bir sanat fuarı, diğer yanda ise heykellerin yıkıldığı enteresan enstalasyon topraklardayız...
Şehir Atlası
? NİŞANTAŞI HARDAL... Mekandaki renk kullanımı şahane. Güney Amerika gibi, her köşeden başka bir sıcak renk fışkırıyor. Mönü de bol seçenekli. Kırıntı ve Num Num gibi, seç beğen ye, alternatifin çok. Ama dört bir yana kondurulan o plazma TV’ler nedir? Bir Lig TV kıraathanesi havası veriyor ortama. Çok çok fena. Stadyumda gibi hissediyorsun.
? 400 LİRALIK YEMEK... Sıraselviler Caddesi’nin Changa’dan sonraki incisi Mimolett’e 17 Mayıs’ta Hollanda’nın bir Michelin’li restoranı De Lindehof’un şefi Soenil Bahadoer geliyor. Sadece o geceye özel bir mönü hazırlayacak Bahadoer. Ve ilginçtir, bu özel gecenin rezervasyonları şimdiden başladı. Ancak mönü fiyatı tıpkı konuğun kendisi gibi Michelin yıldızlı, yani hayli tuzlu: 400 lira...
? FORMULA 1 PARTİLERİ... Formula 1’in ilk düzenlendiği yıl çok şık partiler vardı şehrin dört bir yanında. Hem sponsorların hem de bizzat yarışmaya gelen yabancı zenginlerin ön ayak olduğu... Bunlardan bir tanesi mesela, takımlardan birinin sponsoru olan Hintli işadamının lüks yatında verdiği partiydi.
İşadamının tek bir şartı vardı partiye gelenler için:
“Aman ha, sakın yatıma ayakkabınızla girmeyin!”
Bu yüzden davetlilerin hepsi kıyıda ayakkabılarını çıkarmak zorunda kalmıştı.
Şimdi Formula 1’in son yılındayız. Ve bu kez sosyalleşme/parti açısından ilk yıla göre ortam hayli sönük olacak gibi.
İlk göze çarpan partiler şunlar:
Çarşamba gecesi Vodafone’un Reina’da partisi var. Nilüfer sahne alıyor. Ünlü pilot Lewis Hamilton davetliler arasında. Aynı gece Red Bull’un partisi var. İstinye Park’taki Masa’da.
Bu yazın Çakkıdı’sı: Şık Şık
Besteci, aranjör ve prodüktör Volga Tamöz’ün “Şık Şık” adlı şarkısını aylar önce dinlemiş ve “Bu şarkıyı single olarak yaza çıkarmalısın mutlaka” demiştim.
Çünkü şarkının tam da Sezen Aksu’nun meşhur “Çakkıdı”sı gibi hemen dile dolanacak bir melodisi vardı.
Bir süre sonra Volga projeye Murat Dalkılıç ve Hepsi kızlarını da dahil etti ve işte birkaç gün önce “Şık Şık” piyasaya çıktı.
Tekrar dinledim yeni versiyonu baştan sona.
Bence nefis olmuş.
Bu yazın Çakkıdı’sı olur bu Şık Şık...
Paylaş