İstanbul Life’ın mart kapağında hayli iddialı bir başlık var: "Karşı atakta."
Anadolu Yakası’nda peşi sıra açılan mekanlardan yola çıkarak bu tezi ortaya atmış Life’cılar.
En çok da birbirinden farklı restoranlar barındıran Suadiye Park dolayısıyla tabii.
Avrupa Yakası’nda marka olmuş barların şubeleri de bu atağın dışında değil. CKM içindeki Hayal Kahvesi ve yakın zamanda açılan buz Cadde, Bağdat Caddesi gençliğinin uğrak yerleri haline gelmiş bile (Yine de Anadolu Yakası işletmecisi kendi markasını yaratmalı, en iyisi bu).
Sözü getireceğim yer, başlıktan da anlaşılacağı üzere ortaya karışık bir kompleks olan Suadiye Park. Suadiye Oteli’nin karşısındaki kompleksin içinde Fishmekan, Mia Mensa, Go Mongo ve Mirror var.
Fishmekan’ı daha önce yazmıştım, o yüzden geçenlerde uğradığım Mirror’dan bahsetmek istiyorum biraz. Burası tıpkı diğer şubeleri gibi: Bol aynalı (o kadar ki mekan nerede başlayıp bitiyor, kafanız karışıyor) ve yemekleri nefis. Porçini soslu bonfile mesela, tarafımdan tavsiye.
Bu arada Mirror’da, yıllar önce Hillside Beach Club’da tanıştığım Dünya Olgaç’la uzun bir aradan sonra konuşma fırsatı bulduk. Dünya, artık Mirror’da ve burası için çok emek veriyor gerçekten.
Sonuç olarak Suadiye Park restoranları henüz çok taze ve şikayet edilen tarafları da oluyor tabii. Mesela şikayet kutusuna böyle bir mail düştü geçenlerde Fishmekan’la ilgili. Okuyunca ben de inanamadım doğrusu.
Balıklarını ve mezelerini sevdiğim bir mekan olan Fishmekan umarım böyle "kokuşmuş" hatalara bir daha düşmez.
ŞİKAYET KUTUSU
"Eşimle kaliteli bir yerde balık yiyelim dedik ve bizim yakada (sayenizde) yeni açıldığını sevinerek öğrendiğimiz Fishmekan’a (Suadiye Park)gittik. Mekan gayet hoş olmuş, klasik balıkçı formatında değil. Mezeler lezzetli, servis iyi, garsonlar fazla kibar, tuvaletler temiz, havalandırma iyi.
Ana yemek olarak ben lüfer ızgara istedim. Çok beklemedik, ama keşke bekleseydik de kokmuş balık yemek durumunda kalmasaydık!
Daha tabak önüme konurken kokusu burnuma geldi, ama hemen tepki vermedim. Tadına baktım, berbattı, muhtemelen epeydir bayattı. Eşime de koklattım ve tattırdım.
Böyle kaliteli bir mekanda bu balığı nasıl servis ederler anlam veremedim. Garsonu çağırıp anlattık, kokladı ve hak verdi, hak verilmeyecek gibi değildi doğrusu. Çok takılmayarak yenisini yaptırmayı önerdi ama benim midem çoktan kalkmıştı ve telafisi mümkün değildi. Asıl korkunç kısım, yiyemediğim balığın hesapta bulunmasıydı. Söylemesek veya bakmasak onu da ödettireceklerdi utanmadan. (S. Özsamsun)
Berlin in Berlin macerası pek yakında
Bu satırları yazdığım dakikalarda kafamda aslında Berlin var. Çünkü yeni geldim bu şehirden ve oranın gecesi-gündüzüyle ilgili yazacak çok şey birikti.
Ama ne yazık ki feci uykum var, yoruldum-tükendim (Tahmin edileceği üzere çok az uyundu Berlin’de).
O yüzden Berlin macerası ayrıntılarıyla çarşambaya (Aslında blog’çulara iki-üç gündür cepten mesaj atıyorum, onlar biliyor az buçuk neler olduğunu).