Paylaş
Onlarca kez grubun yurtdışındaki konserlerine gittiğinden, daha da gideceğinden bahsediyordu iştahla. Önceki gün Twitter’da, “Prag’da Il Divo konserindeyim” diye yazınca hemen mesaj attı tabii: “Ben şu ana kadar 22 kez izledim, söyle bakalım konseri nasıl buldun?”
22’lik konser rekoruna “Vay be!” diye içten dışa söylendikten sonra şöyle bir düşündüm: Hakikaten Il Divo fenomeni nasıl bir şeydi? Özellikle kadınları Il Divo’da çeken şey neydi? İşte dört yakışıklı adamın Prag konserinde gördüğüm sırrı:
- Grup farklı ülkelere mensup dört adamdan oluşuyor: İsviçreli Urs, Fransız Sebastien, İspanyol Carlos ve Amerikalı David. Aslında hepsi ayrı bir kadına hitap ediyor.
- Carlos grubun çapkın, salon erkeği. Şarkı söylerken tam Julio Iglesias havasında. Kaşını hafif kaldırışı, beyaz dişleriyle uzun uzun sırıtışı, “az önce yine bir kadınla seviştim hahayt!” tavrı tamamen o eski salon erkekleri kıvamında... Zaten Carlos rolünü hayli ezberlemiş. Konserde sürekli kadınları ne kadar çok sevdiğinden bahsediyor, habire yarı cinsel espriler patlatıyor.
Bana kalırsa bir hayli itici ve demode Carlos. Ama Prag salonundaki kadınlar öyle düşünmüyor, Carlos her “Tamam seni de arayacağım” dediğinde çığlıklar yükseliyordu istisnasız...
- Urs ise soğuk tavırlı bir eleman. Cool bir çocuk. Ekibin en gizemlisi. Hani Alacakaranlık’ın Edward’ı filan gibi.
- David ailenin iyi çocuğu. Annelerle ilgili bir şey söylenecekse mesela, ona bırakılıyor sahne.
- Sebastien ise Carlos’la David arasında sıkışıp kalmış gibi. Hem romantik hem çapkın edalı... Kadınlara göre tam evlenilecek adam yani!
- Bu dört adam hem kendilerine verilen rolü iyi özümsemiş hem de aralarındaki vokal uyumu çok iyi.
- E söylenen şarkıların çoğu da duygusal tonu yüksek şarkılar olunca kadınların ilgisini çekmemeleri imkansız...
- Peki neler söylüyorlar sahnede? Birçok duygusal şey!
Mesela Stay With Me, Unbreak My Heart gibi pop baladlarını İspanyolca şakıyorlar. Herhalde opera tarzını İspanyolca ya da İtalyanca şakımak daha etkili olduğu için.
Arada bir klasikleri söylüyorlar, Adagio gibi. Ama asıl herkesin kopuşa geçtiği an, My Way’i söyledikleri an oluyor.
- IL Divo’cular 27 Eylül’de Kuruçeşme Arena’da olacaklar. Bakalım burada nasıl karşılanacaklar? En önemlisi de, Prag konserinde olduğu gibi konsere şık şıkıdım tuvaletler giyinerek gitmiş, heyecandan ölmek üzere olan kadınlar görecek miyiz?
Şehir Atlası
- LA BRISE TAŞINDI Asmalımescit’teki La Brise -deyim yerindeyse- tasını tarağını topladı ve Nişantaşı’na, tam da Delicatessen’in olduğu sokağa taşındı.
Çok da iyi ettiler, bu sokakta (Mim Kemal Öke) böyle bir mekana ihtiyaç vardı. Asmalımescit’in kaybı büyük tabii.
Ama mekanın sahibi Teoman Hünal yapılan masa operasyonlarından dolayı mutsuz olduğunu sıkça dile getiriyordu.
Dolayısıyla La Brise’in Nişantaşı’na gelmesi sürpriz olmadı.
- KASETTE ÇOCUKLARI Beyoğlu’nun Tünel tarafına doğru giderken bir çıkmaz sokak mekanı var, adı Kasette.
Aslında mekan küçük, ama çıkmaz sokağa yayılıyor insanlar.
Bana biraz Nevizade’deki Gizli Bahçe’yi anımsattı Kasette. Çalan müzik ve ortam bakımından...
İyi bir gece yarısı alternatifi olan Kasette’de Semih Akay’ın çaldığı geceler özellikle tavsiye.
- DATE Tünel’de moda tasarımcısı Ümit Ünal’ın mağazası Date adında bir bara dönüşmüş. Açılış gecesine gittim.
Çok bir şey anladım dersem yalan olur. Zaten açılış gecesinde mekanlar daha oturmamıştır. İlerleyen günlerde Date’in nasıl bir seyir izleyeceğine bakarız yine...
Paylaş