Paylaş
“Havada kesik keder soğuğu / Çok tanıdık çok bildik / Bu koku.”
Göksel’in birkaç gün önce yayınladığı yeni albümünde yer alan Aşk Kahrolsun adlı şarkıdan bu dize.
Her türlü kedere yorabilirsiniz.
Aşka veyahut Paris’te yaşanan son katliama...
Zaten bu ocak ayında her zaman böyle sanki.
Kesik keder soğuğu bir yerden çıkıp vuruyor.
Bir başka şarkıda, Sezen Aksu’nun Hrant Dink’in ardından yazdığı Güvercin’de olduğu gibi: “Yalancı, güneşli bir ocak.”
KİMLER SIRADA
Yok, derdim sizi kedere boğmak değil. Bu yılın kadın şarkıcıların yılı olduğunun altını çizmek, onun haberini vermek...
En azından Türkçe pop arenasında.
Göksel’in Sen Orada Yoksun’u açılışı yapan ilk albüm olunca haliyle oradan girdim meseleye...
Sırada Funda Arar’ın Hoş geldin albümü var.
O da önümüzdeki günlerde yayınlanıyor. Baharda ise Gülşen ve Aşkın Nur Yengi albümleri geliyor.
Gülşen’in Londra’da hazırladığı albümüne çok uğraştığı söyleniyor.
Bu arada yaz başı yeni bir Demet Akalın albümü bekleniyor.
Hande Yener’in de bu esnada boş durmayacağı malum. En azından yeni bir single yayınlaması an meselesi.
Ayşe Hatun Önal zaten yeni single’ını yayınladı bile.
Ve bir sürpriz: Funda Arar albümlerine yazdığı sözlerle bilinen Burcu Tatlıses de kendi albümünü çıkarmak üzere...
Kısacası hem dans albümleri yapan hem de kendi şarkılarını üreten kadın pop vokallerle bu yılın müzik arenası daha iyi geçecek gibi...
Yoksa, havadaki kesik keder soğuğu nasıl geçer di mi?
Jüri sürprizi
Bu Tarz Benim adlı fenomen yarışma doğurmuş.
Yani şöyle: Eski jüri ve Öykü Serter başka kanala gidince Show TV “Madem öyle” deyip yeni bir jüri yaratıklandırmış.
İsimler şahane: Cemil İpekçi, Sibel Arna ve Umut Eker.
En dikkat çekici ve yükselen isim dövmeleriyle meşhur Umut Eker olacaktır.
Çünkü Umut’un sempatik enerjisinin halkın zihin atlasındaki “dövmeli genç eşittir fena genç” imajını allak bullak edeceğine inanıyorum.
Engincan’ın tarzı
Tarzına kurban ol ya da nefret et, ama sonuç değişmiyor:
Siben Can’ın oğlu Engincan Ural, “O ne der, bu ne der”i umursamayan bir genç.
“Böyle çıkarsam dalga mı geçerler, acaba üstümü değiştirsem mi?” gibi, daha serpilip büyürken zihinlerimize kodlanan o tipik Türk endişelerinden fersah fersah uzakta.
Kafasına göre takılıyor.
En son çorbacıdan çıkarken üstünde kabanı vardı.
Altında da sadece beyaz çorabı ve yine beyaz spor ayakkabısı.
Bacakları çıplaktı yani. İlla ki görmüşsünüzdür...
Bu aslında zorunlu bir tarzmış.
Arkadaşlarıyla halı saha maçı yapmış Engincan.
Maç çıkışı üstünü değiştirmemiş, filan.
Tek anlamadığım şu oldu: Madem maç yapıldı, o beyaz sporlar nasıl öyle gıcır durabiliyor?
Demek ki maç yapılan ayakkabılar değiştirildi.
Yani bu tarz pek de zorunlu değil. Bile isteye yapılmış bir tarz olmuş.
Onu da, öylesine, not düşmüş olalım...
Paylaş