Eklemem gereken son bir şey var: Meğer ızmirliler son zamanlardaki direkt uçuşlar sayesinde Atina’ya daha sık gidiyorlarmış eğlenmek için. İstanbul’dan sonra en önemli ikinci durakları olmuş Atina gece hayatı. Ama bu da ızmirli mekancılar tarafından eleştirilen bir nokta. “İzmir’de eğlenmek için para harcamıyorlar, ama İstanbul ve Atina’da hayli bonkörler” deniliyor ağız birliği etmişcesine... Böyle bir genelleme yapılması ne kadar doğru bilemiyorum. Ama Atina gibi dolu dolu ve kendine özgü bir gece hayatı olsa İzmir’de, ıstanbul’dan buraya akın olur resmen. Tersine göç yani! Çünkü İstanbullu da sıkılmış hep aynı yerlere gitmekten, görünmekten. Onlar için şahane bir değişiklik olur.
Bora Aksu’yla sakin bir sohbet
İzmir’de bulunduğum kısa zaman içerisinde Londra’da yaşayan ünlü modacı Bora Aksu’nun defilesine de gittim. Malum, Bora Aksu Türkiye’deki ilk defilesini “Londra’dan bunaldığım zaman nefes almak için kaçtığım yer” dediği memleketi İzmir’de yapmayı tercih etti. İstanbul’daki tüm moda organizasyonlarını es geçip “Gümüş Telli” adlı kreasyonunu burada sergiledi. Üstelik Londra Moda Haftası’ndaki defilesinden bir gün sonra kalkıp ızmir’e gelerek... Defileden sonra tanıştım Bora Aksu’yla. Müthiş sakin ve huzurlu bir adam. Türkiye’deki modacıların hepsini takip ediyormuş. “Zaten hepsi arkadaşım” diyor. Hakan Yıldırım’ın Londra Moda Haftası’ndaki defilesini izleyememiş. Çünkü aynı anda kendi defilesiyle uğraşıyormuş. Eh, doğal olarak. Hakan’ın durumunu ise bir ilk olarak değerlendiriyor: “Daha önce direkt yurtdışına gidilir, orada okunur ve bir şeyler yapmaya çalışılırdı. Hakan bu düşünce sistemini kırdı. Tamamen Türkiye’de okudu, çalıştı, bir yere geldi ve şimdi Londra’ya taşıdı işlerini.” Bora Aksu’nun Türkiye’de giydirmek istediği iki ünlü kadın var. Biri Yıldız Kenter, diğeri de Ajda Pekkan. ıkisini de karakterli ve kimlikli buluyor. Köşelerine çekilmeyip ürettikleri için de takdire değer... Sanıldığının aksine Hüseyin Çağlayan’la da bir problemi yokmuş Aksu’nun. Onun yaptığı işlere saygı duyuyor. Birebir sürekli görüşmese de... Aksu, Londra’daki tüm tasarımcıların birbirlerine gerektiği zaman destek olduğunun altını çiziyor. Çünkü kafasında sürekli Saint Martins’deki hocasının şu sözü var: “Sonuçta moda yapıyoruz, abartacak bir şey yok...” Abartmadığı için bu kadar mutlu görünüyor olsa gerek Aksu. Yakın arkadaşları ve eşiyle hırstan, rekabetten uzak korunaklı bir dünya kurmuş Londra’da. Belki biraz da o yüzden bu mutlu ifadesi. Eşi demişken; Aksu’nun eşi Fella Mauritius Adası’ndan. Öğrencilik döneminde tanışmışlar Londra’da. Yıllarca aynı evi paylaşmışlar. Sonra arkadaşlık ilerlemiş ve evlenmişler. “Çikolata renkli” Fella şimdi Bora’nın işlerini organize ediyor. Son olarak; Bora Aksu’nun en büyük hayali bir filmin kostümlerini yapmakmış. “Blade Runner gibi mesela” diyor, “Geçmişle geleceği harmanlayan kostümler yapmak çok isterdim”.
Müjdat Gezen’e dinamik gece
Müjdat Gezen’in 50. sanat yılı için Maslak TıM’de düzenlenen geceyi izlerken şaşırdım. Meğer dizilerden, reklamlardan tanıdığımız pek çok ünlü oyuncu Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden mezunmuş. Hepsi arka arkaya sahneye çıkıp hocalarının gecesini sundu. Gezen için harika bir duygu olsa gerek... Bu arada çok hızlı, temposu hiç düşmeyen bir geceydi. Tıpkı Halit Kıvanç’ın makineli tüfek misali dinamik konuşması gibi: Gezen’in tüm dostları sahneye çıkıp ya şiir/şarkı okudu ya da onunla ilgili anekdotlar aktardı.
Public bu yaz iki yerde birden
Bu kışın en çok konuşulan mekanlardan biri olan şişhane’deki Public, yaza doğru buradaki mekanını kapatıyor. Ve yaz boyunca soluğu Çeşme ile Sortie’de alıyor. Çeşme Ilıca’da açılacak olan Public’in hem beach’i hem de restoranı olacakmış. Epey geniş bir alana yayılacakmış mekan. Bu yüzden Public’çiler ünlü şarkıcı ve dj’leri getirmeyi bile planlıyor. Konser, parti, şu bu için... Sortie’de ise geçen sezon Chocolate’ın olduğu alanı Public’e vermişler.
SON BİR YAZLIK HABER: Ne yazık ki bu sezon Alaçatı’da Babylon yokmuş...