Paylaş
Ya da: Bildiğin unutmuşum!
Önceki gün bir mekandaydım. Bir anda masalar dolmaya başladı.
Akın akın gelmeye başladı insanlık.
Üstelik herkes bir yerden tanıdık.
“Merhaba nasılsın?” muhabbetlerinden sonra çoğunlukla donup kaldım. Kelimelerimi yuttum, içimden konuşmak gelmedi.
Zaten karantina öncesinde de bu kısa, benzer cümlelerin tekrarlanıp durduğu yüzeysel konuşmalardan fenalık geliyordu.
Şimdi hiç katlanamadığımı fark ettim.
Eh, bir de korona kaygısı var. İstediği kadar masalar arasında mesafe olsun, insan sayısı arttıkça geriliyorsun.
Kolay değil, 2.5 ay duvarlara, bilgisayara ya da televizyona bakmışsın.
İnsan her şeye alıştığı gibi insansızlığa da alışıyor.
Herkes aynı değil tabii.
Filmlerden bir misal:
“Interstellar”da Dr. Mann’i oynayan Matt Damon ne yapmıştı mesela?
Uzun bir aradan sonra gezegeninde insanlarla karşılaşınca ağlamaklı olmuştu, kıyamam. Tabii onun kadar uzun süre insansızlığa maruz kalsam ne olurdu bilemem.
İnsan görünce “uzaylı” görmüş gibi olabilirdim...
Ama şu kesin:
Aynı cümlelerin top gibi sektirildiği, enerji emici konuşma balonlarının da özlenecek bir tarafı yokmuş.
Ona emin oldum.
Sosyalleşmek de zor hani...
Olayın bir başka yönü daha var. Bir türlü tam rahat edememe hali...
Oturuyorsun.
Önüne getirilen QR kodu telefonunla okutup internetten mekanın menüsünü açıyorsun.
Evet, çoğu yerde artık kağıt menü rafa kalkmış durumda. Alışın bu duruma... Neyse. Menüden siparişini veriyorsun.
Derken kendini “Yan masayla aramdaki mesafe 1.5 metre var mıdır?” diye metre tahmini yaparken buluyorsun. Hadi bu paranoyayı geçtim. Mekanın içine oturduysan maske takmak zorundaymışsın. Garsonlar uyarıyor. Ya da en azından masken kulağından, boynundan filan sarkacakmış. “Valla az önce yüzümdeydi, şimdi çıkardım hakim bey” hesabı. Neden? Denetim olursa diye. Bu da anlamsız.
Maskeyle mi yiyip içeceğiz yani? Dahası, maskeyle konuşmak zor.
Bin tane detay ve diken üstünde oturma hali yani...
Ama çok değil, bir hafta sonra bunlara da alışacağız.
Sadece şu an garip geliyor.
1 saat geç kapanınca ceza almışlar
Unutmadan: 22.00 dedin mi kapanması gerekiyor ya mekanların...
Cihangir’deki birkaç mekan 1 saat geç kapandı diye ceza yemiş bile.
Topu da müşteriye atmışlar, “Biz kalkın dedik, kalkmadılar masadan” diye.
E doğru, gidip kavga edecek ya da sandalyeyi altlarından çekecek halleri yok. Müşterinin de şımarık çocuk gibi davranmaması gerekiyor.
Olan müdavimi oldukları mekanlara oluyor yine...
Ayşe Boyner böyle söyleyince bir düşündüm
Ayşe Boyner’le yuzumagazine.com’a bir stil röportajı yaptım. Şöyle dedi Ayşe: “Kendimle ilgili fark ediyorum ki, dışa dönük olmaya çalışan bir içe dönükmüşüm.
Şimdi asosyalliğim ve çekingenliğimle barışık bir hale geldim. Eve kapanma öncesi başkalarını memnun etmek adına beni iyi hissettirmeyen, istemediğim şeyleri ne kadar çok yapıyormuşum onu da anladım. Bir daha yapmam öyle şeyler herhalde!”
Sosyalleşmeyi pek özlemediğimi görünce kendimi sorgulamaya başladım şimdi:
Ben de dışa dönük olmaya çalışan bir içe dönük müyüm acaba?
Paylaş