Deniz Akkaya şöyle buyurmuş bir televizyon röplemesinde: "Bir oyuncunun hayatla ve kendi ülkesinin politikasıyla ilgili fikirleri olmalı. Bunlardan bihaber yaşayıp kendini Cihangir’de küçük bir kafeye sıkıştırmış insanlara oyuncu diyemiyorum. Onlar sanatçı değildir bence".
Kısacası Akkaya, Cihangir kafelerine sık sık takılan, çünkü orada ikamet eden tüm oyuncuları silmiş defterden. Kimleri mi? O kadar çok ki...
İşte, hem Cihangir’de oturan hem de oradaki kafelere gelip giden oyuncuların listesi.
Bu listeye baktıktan sonra Deniz söylediklerini tekrar gözden geçirmeli.
n Hümeyra
n Şener Şen
n Engin Günaydın
n Kenan İmirzalıoğlu
n Güven Kıraç
n Yetkin Dikinciler
n Selçuk Yöntem
n Serra Yılmaz
n Devrim Nas
n Fikret Kuşkan (Tepebaşı civarında oturuyor, ama Cihangir kafelerine takılıyor)
n Cenk Ertan
2019’u özleyen bir kuşak
Önceki günkü Ceylan Çaplı yazısından sonra gelen maillerin ortak noktası şuydu: "Ah neydi o 2019 günleri! Bir daha öyle bir mekan gelmedi".
İddialı bir laf belki, ama 2019 gecelerini yaşayanlar için belli ki değil.
Birisi, "Çok özgürdük içerde, şimdiki gibi kasılmazdı kimse" diye yazmış mesela.
Bir başkası da, "O dans şovları ve müzikler inanılmazdı. Sabaha karşı ise çarpışan otomobiller vardı orada, onlara binip eğlenirdik".
Böyle uzayıp gidiyor 2019 nostaljisi.
Herkes üzerinde ayrı bir tat bırakmış, yani mekan çoktan efsane olmuş.
Önemli olan böyle kulüpler/barlar yaratabilmek galiba. Yıllar sonra da hatırlanabilen...
Neyse, 2019 gibisi gelmedi diye ah etmeyi bırakıp günümüze bakalım.
Tamam, şu an heyecan veren, insanların deli gibi eğlendiği bir yer yok.
Ama eğlence devam ediyor. Öyle veya böyle. Kopmamak lazım...
ŞEHİR ATLASI
n Bebek’te bir mekan patlaması yaşanıyor. Daha doğrusu yaşanacak.
Baharla beraber burada o kadar çok mekan açılıyor ki.
İlk başta The House Cafe, ardından İngiliz kahve zinciri Cafe Nerro. Sonra Midpoint ve Kırıntı. Hepsi de bir zincirin halkası mekanlar. Mangerie’yle başlayan Lucca’yla zirve yapan Bebek kalabalığından bakalım en çok hangisi nasiplenecek?
n House Cafe her yerde şube açıyor, iyi hoş da, aynı kaliteyi tutturabiliyor mu kuşkularım var. Mesela geçen akşam Tünel şubesinde ızgara bonfileli sandviç istedim. Bonfile buz gibi geldi.
n Cafe Marmara’nın Kitchenette olması iyi haber. Starbucks ya da Gloria olsaydı üzülürdüm. Çünkü her ikisinden de yeterince var. Bu arada Kitchenette’in Kanyon’daki servis elemanları biraz daha kibar ve ilgili olsa fena olmaz. Astoria şubesindekiler gibi mesela.
n Genelde reklamcıların, televizyoncuların kullandığı "A-B’ye hitap etmeliyiz, C ve D hedef kitlemiz değil" cümleleri mekan müşterileri için de kullanılır oldu.
Ama işletmeciler tarafından değil. Müdavimler tarafından.
Geçenlerde duydum mesela, "Burası çok C olmuş, artık gelmeyelim" dedi bir tanıdık.
Ve hemen A ve B’nin gittiği o mekana yollandı.
Eskilerin o "kızımmmm burası yıkılıyoo" lafı vardı ya, demek ki artık şöyle denecek:
"Oğlummm burası çok A-B kaynıyo lan, hadi bırak şu C-D mekanını, paçoz orası yaaa!"
n Bu meseleyle ilgili son bir not: Yeşim Salkım da Hafta Sonu dergisine verdiği röportajda şöyle demiş: "Hayatım boyunca A-B’ye hitap ettim. C-D olamadım".