Paylaş
Bandersnatch, “role playing game” tarzı bilgisayar oyunlarını andırıyor.
Olay kısaca şu:
Dizinin ana karakteri Stefan’ın bazı seçimlerine
izleyici olarak karar verebiliyoruz.
Seçimler ekranın altında belirdiği anda tek yapılması gereken A ya da B seçeneğine basmak.
Haliyle her seçim başka bir finale doğru götürüyor, olayların gidişatı çoğu zaman değişiyor. Bazen de aynı yere varabiliyor.
İşin ilginç taraflarından biri, Stefan adına yaptığımız seçimlerin bizim iç dünyamıza dair ipuçları barındırması.
Mesela önümüze sunulan bazı seçimler şiddet önerisi içeriyor, “Öldür” diyor ya da “Bilgisayarı parçala”.
Düşünsenize, tüm bu seçimlerden yola çıkarak izleyicisinin profiline dair gayet ayrıntılı analizler yapabilir Netflix.
Elbette Bandersnatch’i ilk izleyişten sonra geriye dönüp seçmediğin öteki seçeneği de merak edip ne olacağına bakıyorsun. Ama o ayrı.
Önemli olan ilk izleyişte neleri seçtiğin. İlk aklından geçenin ne olduğu...
Stefan’ın sonunun trajik, mutsuz olmasına mı yol açtın yoksa mutlu, başarılı olmasına mı?
O zaman itiraf edeyim hakim bey:
İlk yaptığım seçimler sonucu Stefan’ın sonu gayet trajik oldu.
80’lerin dayanılmaz cazibesi
Bandersnatch’in geçtiği yıl manidar, 1984.
Elbette akla George Orwell’ın 1984 kitabı geliyor.
Ama bu kitabın yanı sıra dizi insanı 80’lerin dayanılmaz cazibesine de kaptırıyor.
Tıpkı Stranger Things dizisinin yaptığı gibi...
Öneri
Bu olasılık ya da “çoklu evren” meselesine Bandersnatch’ten sonra kafayı takanlara daha önceden yapılmış 3 film önerisi gelsin o zaman:
◊ Mr. Nobody ◊ Sliding Doors ◊ Parallels
Hangi yılbaşı gecesine geri dönerdin
Bugün yılbaşı gecesi.
Bir “Bandersnatch” dizisinin içinde olduğunuzu düşünün ve size iki geçmiş yılbaşı tarihi verildiğini hayal edin.
Hangisine geri dönüp baştan başlamak isterdiniz?
On yıl önceki yılbaşı gecenize mi?
Yoksa geçen yılki yılbaşı gecenize mi?
Seçiminizi ve tabii nedenini şimdiden merak ettim.
Bunlar oldu da iyi mi oldu
Televizyoncu Jon Erlichman 15 yıl önce hayatımızda olmayan şeylerden mini bir liste yapmış. Sosyal medyada elden ele dolaşıyor.
Şöyle bir sorguladım, “Bunlar oldu da iyi mi oldu?” diye diye...
İşte vardığım sonuçlar:
FACEBOOK, TWITTER, INSTAGRAM:
Galiba 15 yıl önce bu üçlü yokken daha doğal insanlardık. Tüm dünyaca. Doğallığımız sizlere ömür.
NETFLIX:
Peş peşe 10 bölüm izleyeceğiz diye kanepelerde hareketsiz kaldık. Cips/kuruyemiş atıştıra atıştıra kilo aldık. İyi mi oldu emin olamadım...
GOOGLE MAPS:
Bak bu kesin iyi oldu. Yabancı bir şehre gittiğinde her yeri bulabiliyorsun mesela. Boşuna adımlamıyorsun sokakları.
YOUTUBE:
Herkes kendi başına bir küçük TV kanalı oldu. “Kanalıma hoş geldiniz” lafının fenalığı yüzünden Youtube olmasa daha mı iyiydi diye düşünüyorum. Zaman zaman.
UBER, AIRBNB:
İyi ki birilerinin aklına gelmiş. Özellikle Airbnb. Seyahati demokratikleştirdi. Lüks olmaktan çıkardı.
Paylaş