Evet bildiniz, yine bir Hülya Avşar-Gülben Ergen kıyaslama yazısı. Ama bu kez söz konusu olan iki ünlü kadının bikinili fotoğrafları, selülitleri, albümleri, ıvır ve de zıvırları değil.
Siyasi görüşleri ya da daha net olarak şöyle diyelim: Hangi siyasi partiye daha yakın durdukları, oylarının kime gittiği meselesi.
Malum, seçimden bir-iki gün önce Gülben Ergen Erdoğan (kısaca GEE), gazetelere tatilini yarıda kesip İstanbul’a oy kullanmaya geleceğini bildiren cümleler yumurtlamıştı: "Aydınlık ülkem için tek bir ’oy’un öneminin farkındayım! Pazar günü sadece oyumu kullanmak için İstanbul’a gelip akşam döneceğim. Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 yılında tüm dünyaya ilan ettiği laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ileriye gitmesi için hepiniz oyunuzu verin!"
Bir metin yazarının elinden çıktığı belli olan bu dikkatli ve sloganvari cümlelerden hissedilen apaçık şuydu: GEE oyunu CHP’ye verecek.
(Gerçi son dakikada bir Hıncal Uluç taktiği uygulayıp AKP’nin önünü keseceğim diye oyunu MHP’ye de vermiş olabilir. Bunu bilemeyiz tabii.)
HÜLYAAA: NEDEN BÖYLE?
Hülya Avşar ise birçok kere röportajlarında söylemiştir.
Her perşembe Kuran okuduğunu, çok inançlı biri olduğunu filan...
Muhafazakar yanının altını hep kırmızı kalemle çizer Avşar, özenle.
En son seçim gecesi bir kanalda daha da ileri gidip "bazı kadınlarda gördüğü türbandan etkilendiğini ve takmaya özendiğini" söylemesi ise sürpriz değildi aslında. Çünkü Hülya Avşar belki de siyaset yazan tüm köşecilerden daha çok tanıyor ülke insanını.
Şöyle parlak önerilerde bulunacak kadar: "Emine Hanım bir gün bir mitingde pat diye baş örtüsünü çıkarsa, Tayyip Bey de yanında olsa ve bunu onaylasa. Sonra tekrar örtse ve böyle yaparak ’artık inatlaşmayalım’ dese..."
YENİ DÖNEMİN KAZANANI
Yüzde 46’lık yeni AKP döneminde elbette kazançlı çıkacak olan Hülya Avşar olacak. Çünkü zaten modern görünümlü bir muhafazakardı kendisi, bunu saklamıyordu.
Keza eski eşi Kaya Bey de açık açık defalarca söylemiştir, "AKP’ye oy verdim, yine veririm" diye...
Merak ettiğim şu: Gülben, seçim öncesi yapılan mitinglerin gazıyla da oluştuğunu düşündüğüm CHP’lilikten sıyrılıp "ne de olsa artık kitle partisi oldu" deyip AKP’ye göz kırpacak mı?
"Aydınlık laik Türkiye" aslında onlarmış diyecek mi?
Yoksa iki ünlü kadın bu konuda da birbirinden keskin bir şekilde ayrılacak mı? Bekleyip göreceğiz, ama en kısa zamanda göreceğimiz şey şudur: Avşar selülitleri konusunda "kaybetti" ama siyaset manevraları hususunda kazandı.
Gülben ise bir an önce o kötü metin yazarlarından kurtulup kendi gerçek düşünceleriyle yapmalı siyasi manevralarını.
Yoksa: Olmuyor hakikaten.
Tatili yarıda kesmek yetmiyor.
Ekonomide uçuyor business saçmalıyor
Aysun Kayacı dün Kelebek’te yayınlanan röportajında business class uçanların dava edeceği türden (tüm üst düzey yöneticiler, ayrıca ünlüler) şeyler söylemiş, hani dumur olmamak elde değil:
"Bugüne kadar Amerika’ya birçok kez gidip geldim ve ne tek başıma ne de bir başkasıyla gittiğimde business class uçtum. Çünkü ben şişko değilim, sağlıksız değilim ve insanlardan utanıp, kendimi soyutlayacağım bir durumum yok."
Aysun öyle söyleyince düşündüm, hakikaten business’ta uçanlar hep şişko ve sağlıksız mı? Haklı olabilir mi Kayacı girl?
O perdeler bu yüzden çekiliyor olabilir mi?
Yoksa yoksa, hep ekonomide uçan bir fani olarak business taraflarına doğru bir isyan çıkartma zamanı mıdır?
Aysun kız, bu işin lideri olabilir mi? Saçmalamanın sonu yok yani.
Aysun’u bir zamanlar TRT’de yayınlanmış Fransız avangard çizgi film karakteri "Clementine"e benzetiyorum. Saçmaladı mı avangard saçmalardı Clementine, Aysun da öyle.