Paylaş
Bu nedenle particilerin bir kısmı test yaptırmaya koşmuş, kimi de ne olur ne olmaz diye evde kendini karantinaya almış. Partiye katılanlar arasında Murat Dalkılıç, Şeyma Subaşı, Rabia Yaman, Baran Süzer gibi tanıdık isimler var.
Şunu da pek anlamıyorum:
Bu tarz yakın arkadaş çevresi organizasyonlarına katılanlar genelde birbirine güvenmeyi seçiyor ve rahatça eğleniyor.
Hepimiz biliyoruz. “Benim arkadaş çevremde virüs yoktur” psikolojisiyle hareket ediliyor. Endişeler halı altına süpürülüp bile isteye o risk alınıyor yani.
Buna rağmen parti sonrası tedirgin olmak ve “Eyvah, partide virüs mü kaptım?” diye endişelenmek anlamsız.
Oraya gittin bir kere, geçmiş olsun.
Sonuçta partiye katılanlardan herhangi biri, ertesi gün gittiği bir başka mekanda da virüsü almış olabilir. Kimse nerede virüsü kaptığını bilemez ki...
Ya hiç gitmeyeceksin kalabalığın yoğun olduğu doğum günü partisine ya da gittikten sonra söylenip hayıflanmayacaksın...
Günlerdir birçok ortamda bu parti konuşuluyor.
Yazın başından beri...
Birçok mekana girip çıktım. Çok yer dolaştım. Hem de çok!
Uçağa da bindim.
Tamam, tedbirleri elimden geldiğince aldım. Tedbir alana da güvendim.
Ama yine de...
Endişelenmeli miyim?
İşte o endişe bana yersiz bir yük gibi geliyor.
Spritüel yanı da var: Endişe, endişeyi çekiyor.
O zaman durumum o eski deli dolu pop şarkısındaki gibi:
“Yaşandı bitti, saygısızca.”
İlker Kaleli’nin
sürpriz performansı
Cuma gecesi La Boucherie’ye uğradığımda sahnede sürpriz bir isim vardı:
İlker Kaleli.
Yakın arkadaşlarının isteği üzerine sahneye çıkan Kaleli “Her Şeyi Yak” şarkısını söyledi. Ama ne söylemek! Yorumu çok başarılıydı.
Keşke Kaleli bir geceliğine dahi olsa böyle bir sahne performansı gerçekleştirse...
Dilime takılan o şarkı
Emir Taha’nın Türkçe-İngilizce karışık bir şarkısı var, “Huyu Suyu” adında.
Günlerdir nakaratı dilime takıldı, gitmiyor.
Sürekli sayıklıyorum: “Huyu huyuma denk, suyu suyuma denk” diye.
The Weeknd şarkılarından ilham aldığı belli olan Emir Taha’yı takipteyim bundan sonra...
Paylaş