Paylaş
Daha doğrusu önce sosyete tanıdı/sevdi Tony’yi.
Herkes Tony’den aldığı dersleri ballandırarak anlatıp durdu birbirine.
Öyle ki, geçenlerde bir davette sırf Tony’nin derslerini konuştu bir kadın grubu. Tony’nin (vurgulu okunsun) eşeklerr gibi çalıştırdığından filan bahsettiler.
Şimdilerde Tony, Ece Vahapoğlu ile birlikte yaptığı kitapla vitrinlerde. Bir de yeni Survivor yarışmacısı Sibel Tüzün’ü haldır haldır çalıştırmasıyla filan...
Tıpkı Mehmet Öz gibi bir aşırı doz durumu yaşanıyor Tony Hill vakasında. Hangi yöne kafamızı çevirsek Tony çıkıyor karşımıza.
Kof milliyetçilik yapmak istemem ama, sunduğu süper setlerin yanı sıra Tony’ye koştura koştura gidilmesinin bir sebebi de yabancı oluşu elbet! Hâlâ içten içe bir “kendini yabancıya emanet etme”nin cool rahatlığı var rahat insanlar dünyasında.
Türk hocaların başı kel mi diyesim geliyor mecaz mecaz.
Bu arada fikrimi söylemeden geçemem, içimin kalorileri cız bız eder: Hayatında hiç spor yapmamış ya da az yapmış bir insanın zırt diye Kıvanç baklavalarına kavuşması mümkün değil.
Yine de Tony’mizi biz bıngıl Türkler’i fit olmaya motive ettiği için kutlamak lazım. İyi niyetliyim gördüğünüz gibi. Gayet.
Eski Kaktüs’çüler nereye gidebilir?
Hasan Bülent Kahraman ve Haşmet Babaoğlu peş peşe Kaktüs üzerine yazıp çizdiler.
Çünkü malum, Kaktüs’ün Beyoğlu İmam Adnan’daki 19 yıllık ilk şubesi sahipleri tarafından önümüzdeki günlerde kapatılıyor.
Mekanın ortakları kapatılma sebebi olarak, Beyoğlu Belediyesi’nin masa işgali konusundaki abartılı tutumunu gerekçe gösteriyor verdikleri beyanlarda.
Oysa Haşmet Babaoğlu’nun itiraf ettiği üzere Kaktüs’ün müdavimleri çoktan kafelerinden elini ayağını çekmiş, kırk yılda bir uğrar olmuştu.
Ne yazık ki eskiler yerine yeni müdavimler de oluşturamadı Kaktüs.
Yeni nesil sanatçılar Kaktüs’te toplanmayı alışkanlık haline getirmedi. Çünkü yeni dönem farklıydı. Herkes fazlasıyla bağımsızdı.
Ayrıca bir kafede sabahtan akşama kadar oturup saatlerce sohbet etmeyi yeğlemek günümüz temposuna hiç uymuyordu. Peki Hasan Bülent Kahraman’ın serzenişte bulunduğu gibi durum şu denli acıklı mı: “Eskinin yıkılıp gitmesine sesimi çıkarmıyorum. Bari yerine onun boşluğunu dolduracak bir şeyler koyulsa?” Belki Beyoğlu’nda Hasan Bey’e önerebileceğim bir yer yok, ama Nişantaşı’nda var. Epeydir şehrin genç sanatçısı da, onların alıcı kitlesi genç sosyetesi de, reklamcısı da Delicatessen’de toplaşmakta...
Aslında Delicatessen bildiğin restoran. Ama müdavimleri sayesinde artık burası bir kafe-bar oldu. Kimsenin önceliği Delicatessen’de yemek yemek filan değil. Üstelik burnundan kıl aldırmayan bir yer burası. Bir kere pahalı. Servisi bazen aksıyor. Ama işte kimsenin vazgeçtiği de yok.
Yeni şeyler üzerine
- MEKAN... Tepebaşı’nda uzunca bir dönem Wan-na sonra da 11.11 olmuş mekan, hafta sonu itibariyle bu kez Rehab olarak huzura çıkıyor. Bu yeni mekan projesinin başında Kuruçeşme’deki eğlenceli Funfatale’i hâlâ belleklerde olan Didem Özgen var.
Peki Rehab nasıl bir mekan? En önemlisi nasıl müzikler çalacak burada? Didem Özgen bu soruya, “Radyoda sıkça çalan hitler de olacak, house’lar da” diye karma bir yanıt veriyor. Cuma günü gidip göreceğiz, bakalım Rehab gerçekten eğlence bağımlılarını rehabilite edebiliyor mu?
- DÜET... Türkçe müzik dünyasında epeydir yeni düet duyamıyorduk. Bu konunun piri Ferhat Göçer de emekli olmuş gibi görünüyordu düet aleminden.
Gel gör ki yeni ve sürpriz bir düet çıktı. Yıldız Tilbe ve maNga grubu tarafından seslendirilen “Hani Biz”.
Nakaratındaki “Aşk bitmiş be aşk, pas tutmuş hazla” lafıyla gönül yayımı titreten, bolca kanun sesinin tıngırdadığı bu düeti sevdim.
Bir tek düzenlemesi yavan geldi. Daha vahşi bir şey beklerdim.
Paylaş