Paylaş
Demet Şener de henüz yeni çıkmaya başladığı sevgilisi Cenk Küpeli’yle yan yana pozlar veriyor.
Kısacası hayli uzun süren boşanma davası stresi bitti.
Sonunda her iki taraf da rahatladı, kendi hayatlarını daha özgür ve mutlu yaşamaya başladı.
Tamam, onların durumu/yaşananlar çok daha farklıydı, ama aklıma şu geliyor:
Boşanma davası sürerken de her şey özgürce yaşanamaz mı?
İlla davanın bitmesini mi beklemek gerekir?
Hangisi daha samimi olur?
Mesela son günlerin popüler bir örneği:
Tuba Ünsal ve Caner Karaloğlu.
Saklanmıyorlar, gizlenmiyorlar.
Karaloğlu’nun eşi Elizabeth Mas ile boşanma davası bir yıldır sürüyormuş.
Kağıt üzerinde hâlâ evlilermiş, ama aslında ayrı yaşıyorlarmış.
Sorum şu:
Yeni bir ilişkiye başlamak ya da biriyle flört etmek için illa davanın biteceği günü mü beklemeli?
Ya da hayatına boşanma sürecinde biri girince dava bitinceye kadar ortalıkta görünmemeli mi?
Kadınlar şöyle düşünecek şimdi, biliyorum: Erkekler zaten beklemez.
Ama beklemeyen, beklemek istemeyen kadınlar da olacaktır.
Hem neden olmasın?
Bu soruları soruyorum, çünkü son yıllarda şehir hayatındaki ilişkilerde en büyük ikilemlerden biri bu.
Çok fazla duyuyorum.
Mesela bir kadın bir adamdan hoşlanıyor.
Adam kağıt üzerinde evli olduğunu, bir yıldır boşanma davasının sürdüğünü açıklıyor.
Ve o zaman kadın ikilemde kalıyor, “Eyvah, ne yapmalıyım?” diye...
Ama gerçek şu ki boşanma sürecinde yaşanan yeni ilişkiler, flörtler hayli fazla.
Ben bu süreçte yaşanan ilişkilere “gri alan ilişkileri” diyorum.
Peki siz, başınıza gelse ne yapardınız ya da geldiyse eğer ne yaptınız?
Gülse Birsel’in kararından sonra neler olur
Nihayet televizyon dünyasının önemli figürlerinden biri rest çekti, radikal bir karar verdi.
Gülse Birsel’den bahsediyorum.
“Büyük konuşacağım” dedi ve artık televizyona 120 dakikalık dizi yapmayacağını söyledi.
Önümüzdeki sezon adresinin dijital platformlar olacağını da belirtti Gülse Birsel.
Yani şimdiye kadar
çoğu oyuncu ve hatta senaristin dilinde yer etmiş “diziler yersiz uzun” şikayetini bir tık öteye taşıdı, kendi eylemini gerçekleştirdi.
Birsel’in dediği gibi, gerçekten de 120 dakika komedi dizisi olmaz.
Nitekim olamıyordu da.
Konu uzuyor, espriler yavanlaşmaya başlıyordu.
Birsel’in bu kararından sonra sektörde bir anda her şey değişmeyecek tabii.
Yine diziler 120 dakikalık rotasına devam edecek.
Ama bir noktada kırılmalar olacak.
Sadece dizi süresinde değil, içerikte de.
Mesela aynı dizi konularını farklı makyajlarla temcit pilavı gibi ekrana sürme anlayışı bitmek zorunda olacak.
Çünkü çok övündüğümüz dizi sektöründe, bizzat sektör içindekilerin sadece kendi aralarında dile getirdiği bir kriz de var aslında.
O kriz iyice gün yüzüne çıkacak...
Paylaş