Gönül hicranla dolmadan hüp diye içine çek beni

Evet, seyirci inanılmaz coşkuluydu, neredeyse tüm şarkılara eşlik etti, çoğunda göbek atıp oynadı.

Haberin Devamı

Evet, aniden bastıran yağmura rağmen kimse Açıkhava’yı terketmeyi düşünmedi.
Tüm bunlara yıldızlı birer pekiyi verip bir kenara koyalım. Peki sahnedeki Tarkan bu yıl nasıldı? İşte onun özeti...

İZMİR FUARINDA MIYIZ?
* Şık avizeleri, halısı, sütunları ve kırmızı perdeleriyle Tarkan’ın 2014 model Harbiye sahnesi lüks bir casinoyu andırıyordu. Ya da duruma göre casinoyu gazino da yapabilirsiniz.
Çünkü alaturka bölüme geçilip de Şimdi Uzaklardasın’ı söylemeye başladığında Tarkan, “Nereye ışınlandık? 70’li yılların İzmir Fuarı’ndaki meşhur Manolya Bahçesi’nde miyiz yoksa Hamiyet?” diyerek kendini çimdikleme ihtiyacını hissetmek pekala mümkündü.

Gönül hicranla dolmadan hüp diye içine çek beni

HAYLİ TESETTÜR BİR TARKAN
* Geçen yılki Harbiye konserlerinin ardından şöyle yazmıştım: “Orkestra her zamankinden daha güçlü ve sağlam. Şarkıların düzenlemeleri de iyi çalışılmış, hakkı verilmiş. Konserde tek beğenmediğim kostümler oldu. Fazlasıyla koyuydu ve albenisi yoktu...”
Aynı cümleleri bu yılki ilk konser için de yeniden kurabilirim.
Orkestra gerçekten nefis ve uyumluydu.
Herhalde bunda yıllardır Tarkan’a eşlik ediyor olmalarının çok büyük etkisi var.
Yeni düzenlemelerden en çok Kır Zincirlerimi dikkat çekiciydi. Bu zıp zıp enerjik ve seksi şarkı sakin bir hale büründürülmüş (literatür deyişiyle chill-out), kumsalda arkadaşlarla mırıldanacak bir kıvama getirilmişti, çok hoştu.
Kostümler, ah o kostümler...
Siyah jean, yıldız baskılı bir deri üst, onun altında (herhalde coşan teri emsin diye giyilmiş) bir siyah tişört.
Aşırı nemli ve sıcak bir gece için hayli tesettür bir kıyafetti.
Eskinin o seksi Tarkan’ından eser yoktu.
Çoğu insandan benzer şeyleri duydum: “Tarkan’a bakınca iki kat daha fazla terledim, atletle çıksa daha iyiydi.”

Gönül hicranla dolmadan hüp diye içine çek beni

REPERTUVARDA DEĞİŞİKLİK
* Yine geçen yılki Harbiye konserlerinin ardından şunu da yazmıştım: “Bu haliyle her daim alıcısı var Tarkan konserlerinin, tamam.
Ama bir değişiklik lazım. Starı yenileyen, yukarıya taşıyan, seyirciyi de heyecanlandıran hep budur: Değişiklik.”
Evet, bu kez değişiklik vardı. En azından repertuvarda.
Kendi şarkılarının dışına ilk kez bu kadar çok çıktı Tarkan.
Barış Manço’nun Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’sı, Cem Karaca’nın Islak Islak’ı, Sezen Aksu’nun Sorma’sı, Kayahan’ın Yemin Ettim’i... Üstüne bir de alaturkalar.
Hepsinde yorumu on numaraydı, ama Islak Islak hiç söylenmeseydi keşke.
Tarkan’ın hissiyatına, tarzına, tavrına en gitmeyen şarkı buydu sanki. Eğreti durdu üzerinde.

Haberin Devamı

Gönül hicranla dolmadan hüp diye içine çek beni

BU TAT SEVİLİYOR AMA
* Ve sonuç: Türk halkı bu (aynı) tadı seviyor.
Yani Tarkan’ın göbek atışını, göz süzüşünü, “Kıyamam size” deyişini, “yıllardır hep aynı” dese de danslarını, durup durup öpücük fırlatmasını, sesindeki işveyi/duyguyu, şarkılarındaki kıvraklığı/coşkuyu...
Bu tadı özlediğinden her sene Harbiye’yi beş-altı gece arka arkaya dolduruyor.
Ve haliyle daha çok göbek, daha çok göz süzme, daha çok öpücük istiyor.
Ya bunlardan biraz sıkıldığından ya da ilk gece heyecanından mı bilmiyorum, ama tüm bunları bu kez çok dozunda yaptı Tarkan.
Fazlasını vermedi. Ekonomikti. Ağır başlıydı. Kontrollüydü.
Bakalım diğer gecelerde tam olarak kendinden geçecek ve rahatlayacak mı?

Yazarın Tüm Yazıları