Paylaş
“Geçen yıl bir arkadaşım yapmıştı, 10 yıla varmaz ben de giderim arkadaş!” diyenlerden misiniz?
Üzgünüm, çok sıkıcısınız!
Şehri günün birinde terk etme hayalinizden dolayı değil.
Böyle solo düşündüğünüz için tabii!
Çünkü yakın geleceğin olayı bu değil. Bambaşka bir şey...
Şimdi izninizle anlatıyorum.
Bana da anlatan çok sevdiğim bir fotoğrafçı arkadaşım.
Daha 30’una yeni girdi.
Geçenlerde sohbetin ortasında aniden dedi ki, “Ekimde evimi yapmaya gidiyorum, herhalde bir ay sürer”.
“Nereye? Ne evi yahu?” dedim haklı olarak.
Olay şuymuş meğer:
Büyük bir arazi hayal edin. İsteyen herkes (elbette belli bir para karşılığında) bu araziye evini yapıyor.
Ama öyle şehirdeki evler gibi değil tabii. Bildiğiniz köy evi.
Evinizin yapımı sırasında diğerleri de size yardım ediyor. Diğerleri kim mi? Onlar yeni hayatınızdaki yoldaşlarınız, arkadaşlarınız. Artık adına ne derseniz deyin.
KOMÜN HAYATA HOŞ GELDİN!
Neden yardım ediyorlar?
Çünkü bu arazide komün hayatı var. Öyle şehirdeki gibi kim kime dum duma bir vaziyet yok. Zaten bu araziye girdiğinizde sizden istenen esas şey bu: Sorumlukları paylaşmak!
Artık yetiştirilecek sebze meyveyle mi ilgilenirsiniz yoksa temizlik işleriyle mi, orası size kalmış.
Yan gelip yatmak yok yani!
Ha bir de bu komün hayata giriyorsanız, meditasyonla yogayla yakın temasta olmanız lazım.
Çünkü sık sık seanslar olacak, enerjiler yenilenecek, hazır olun.
TEKNOLOJİ SINIRLI
En büyük darbe finalde: Teknolojiyi unutun! Bu yeni komün hayatta teknoloji kullanımınız çok sınırlı.
Öyle whats app’ta bıdı bıdı konuşmalara elveda yani...
İşte böyle...
Fotoğrafçı arkadaşım tüm bu detayları anlattı anlattı, ben de dedim ki:
“Yani Shyamalan’ın The Village (Köy) filmi ya da modern yaşamdan soyutlanarak yaşayan Amişler filan gibi mi?”
“Tam değil ama olabilir” dedi.
Ve evi bittiğinde ziyaretine gelebileceğimi söyledi.
Şimdi heyecanla o günü bekliyorum.
Marmaris civarındaki bu farklı komün hayatı bir süreliğine de olsa deneyimlemek üzere...
Cep telefonum kazara açık filan kalırsa beni kovmazlar umarım...
Son bir Tarkan analizi
Tarkan’ın dokuz günlük konser maratonu dün gece itibariyle bitti (ya da her an uzamış da olabilir son dakika, bilemiyorum).
Orada burada bin kez okuduğunuz şeyleri elbette tekrarlamayacağım.
Sadece bu yıl sahnede gördüğüm Tarkan’ın geçen seneki Tarkan’a oranla en önemli değişimini yazacağım.
Seçtiği eski/sert/rock şarkılarla daha ağır abi bir Tarkan vardı bu kez.
Sahnede yine hareket eden ama öyle geçen seneki gibi çılgınca delirmeyen, yani kontrollü, yani biraz daha uslu.
Ve içten içe gizli efkarlı, kederli...
En azından ben böyle hissettim.
Devir değişti, onların kafası değişmedi
Hürriyet Pazar’da Aslı Barış ne de güzel yazmış New York Moda Haftası’na beraber gittiği kaprisli Merve Boluğur’u!
Fotoğraf çekimini türlü kaprislerle iptal etmiş Boluğur, sonra bi zahmet röportaj vermiş, zaten o anlara kadar da az çektirmemiş Aslı Barış’a.
Bizdeki (hepsini genellemeyelim) bazı ünlüler hâlâ ünlü olma sistemini anlamış değil.
Madem bir gazeteciye röportaj ve çekim için “Tamamdır” dedin, söz verdin, daha neyin derdindesin?
Sonuçta bu bir iş. Çocuk oyuncağı değil.
Burada suçlu ünlüler kadar onların (aslında hep ünlü olmayı arzulamış) menajerlerinde.
Paylaş