Paylaş
Biber gazı etkisi azaltıcı kokteyller, mini kutuplaşmalar, tencere- tava protestoları... O gece ben de sokaktaydım
Perşembe gecesi Gezi Parkı’nda on binlerle beraber protestoya katılmış, bir yandan da farklı müziklerle açık hava festivalindeymiş gibi eğlenmiştik. Çoktuk ve güzeldik.
Yeşili geri istiyorduk.
İlk gün, yani çarşamba günkü 100-200 kişiden sonra bu kalabalık “Vay be!” denilecek türdendi. İnanılmazdı.
Sonra cuma günü sabahın altısı oldu.
“İstanbul Uyuma!” çığlıklarına uyandım.
İrili ufaklı gruplar sokağımdan aşağı doğru kaçışıyordu.
Ev Taksim’in dibi, olayların göbeği…Çığlıkları duyunca o gün artık uyumak imkânsızdı.
Nitekim uyumadım, zaten kimse de uyumadı.
“ORASI NASILMIŞ?”
Önce Cihangir’de hoplayıp zıplayan kalabalığın neşesine şahit oldum.
Taksim İlk Yardım’ın önündeki bariyeri aşamıyorlardı çünkü. Orada tıkanıp kalıyordun.
Taksim’e ve Gezi’ye katiyen geçit yoktu!
O sırada İstiklal Caddesi’nden gelenler, daha doğrusu püskürtülenler akın etmeye başladı ara sokaklardan Cihangir’e.
Onların hikâyelerini dinlemeye başladım.
Bir tanesi ağlıyordu. Hayır, biber gazından dolayı değil, gözünün önünde arkadaşının kafası yarılmış kapsülden, kanlar içinde kalmış. Ağlaması o yüzdendi. Yoksa herkes için biber gazı yemek artık sıradan bir şey haline gelmişti. Gözlerin sulanması, boğazın yanması da...
Keza pet şişe içinde dolaştırılan, biber gazı etkisini azaltıcı karışım da... (Muhtevası: mide için kullanılan bir şurupla suyun kokteyli!)
“ONLARI ALKIŞLAMAM”
Bu arada Cihangir’deyken şuna da tanık oldum.
Herkes yeni katılan grupları alkışlayarak karşılıyordu.
O sırada bir grup geldi mesela.
“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganını atan.
Kürt bir arkadaşım, “Yok, onları alkışlayamam” dedi, “Ulusalcı bunlar”. Hani kutuplaşma içindeki mini kutuplaşmayı da böylece görmüş oldum.
HELİKOPTERLER TEPEDE
Cihangir’de ilerleme olmayınca Gümüşsuyu tarafını merak ettim.
Oraya doğru yürürken rüzgârın yönü sürekli değiştiği için yine gaza maruz kaldım. Ama bir süre sonra gözler alışıyor mu ne, bağışıklık kazanıyor, umursamıyorsun akan yaşları…
Gümüşsuyu tarafı felaketti. Bir kere İnönü Caddesi’ne şöyle kafamı bir çıkarayım diyorsun, hoop oradan üzerine doğru kalabalık koşturmaya başlıyor.
“Kaçın gaz geliyor” diye.
Bazen bu istihbarat doğru çıkıyor bazen de o kişinin heyecanından, paniğinden kaynaklanabiliyor bu bilgi.
Derken tepemizde helikopterler dönüp durmaya başladı. Helikopterden de gaz atıldığı söylendi! Gaztanbul olmuştu artık İstanbul... Gaz hapishanesinin içinde gibiydik.
Yaralı haberlerinden, teyit edilemeyen ölüm haberlerinden dolayı moraller bozuluyor ama bir yandan da kalabalığın öfkesi daha çok artıyordu.
TENCERE TAVA PROTESTOSUNUN BAŞLADIĞI O AN
Bu yazı yazılırken (01.30 dolayları) ise tuhaf bir şey oldu.
Sessiz evler nihayet ses verdi!
Tencere ve tavaları birbirine vurarak protesto etmeye başladılar. Yeniden sokağa çıktılar.
İnanılmaz bir gümbürtü içinde yazıyorum bu yazıyı.
Keyifli bir gürültü. Kimse uyumuyor, uyumak istemiyor.
Herkes sokakta. Dışarıya çıkayım bakayım dedim.
Meydana çıkmak hâlâ imkânsız maalesef.
Her gün üzerinde yürüdüğüm İnönü Caddesi ise tanınmayacak halde… Her şey devrilmiş, kaldırım taşları sökülmüş.
Az ötedeki Beşiktaş dolmuş durağında gençler beklemede. Barikat kurmuşlar dev çöp kutusundan polise karşı.
“Meydan nasıl?” diye soruyorum.
“Silme polis” diyor biri.
Yorulmuş belli, “Ama sabaha kadar buradayız” diyor. Hayran olmamak elde değil.
Çünkü hiçbiri öyle sürekli sokaklarda eylem yapan gençler değil. Belki de ilk deneyimleri. Ve çoğunluğu 90’lı!
Ama geçen 20 saat içinde eylem deneyimi kazanmışlar, kendilerini nasıl koruyacaklarını biliyorlar.
Ha, bir de sürekli haberleşiyorlar! Ellerinde cep telefonu, arkadaşlarının nerede ne yaptığını öğreniyorlar.
Biri “İstiklal Caddesi’nde elektrikler gitti” diyor
mesela, diğeri Beşiktaş hakkında bilgi veriyor. Twitter üzerinde dijital bir örgütlenme yaşanıyor. Tam o sırada bir TOMA yaklaşıyor.
Yanımdaki genç cep telefonunu cebine sokup kaçıyor arkadaşlarıyla birlikte.
Ve şimdi an itibariyle, saat 03.10 filan, diğer semtlerde de tencere tava protestosunun had safhaya ulaştığı haberleri geliyor.
Ayrıca herkesin sokaklara döküldüğü de…
31 Mayıs’ta Taksim’de, Gezi Parkı’yla başlayan ve giderek büyüyen bambaşka bir protestoya tanıklık ettik hep beraber.
Etmeyi de sürdürüyoruz.
Şimdi, izninizle tekrar sokağa bakma zamanı.
Çünkü sesler durmuyor, durmuyor, durmuyor!
Paylaş