Paylaş
Çünkü dizide şöyle bir şey oluyor: Dünyadaki tüm insanlar aynı anda, tam 137 saniyeliğine bayılıyorlar.
Bayıldıkları süre içinde henüz yaşanmamış, geleceğe ait bir anıyı rüya olarak görüyorlar.
Ayıldıkları zaman ise ortalık birbirine girmiş oluyor tabii.
Trafik kazaları oluyor, yangınlar çıkıyor, uçaklar düşüyor; küçük bir kıyamet yani...
Konu sardı, Dizimax’te ilk bölümlerini kaçırdığım FF’i geceyarısı arka arkaya izliyorum.
Bir yandan da düşünüyorum.
137 saniyelik bu ani bayılma ıstanbul’da nasıl yaşanırdı?
Hemen teorilerimi sıralıyorum:
TRAFİKTE: Dizideki gibi trafik kazaları asla olmazdı. Çünkü bizim öyle akışkan bir trafiğimiz yok. Çoğu noktada trafik zaten kilit.
Akışı rahat yerlerde de hali hazırda kazalar oluyor. Bakınız mesela metrobüs.
Durup dururken kendi yolundan çıkıp kaza yapabiliyor. 137 saniyelik bayılma bizi bu manada bozmaz yani.
Bir tek yayaları bozar. Çünkü -ben de dahil- yeşil ışığın yanmasını filan beklemiyoruz karşıdan karşıya geçmek için. Atıveriyoruz kendimizi yolun ortasına. O anda bayıldığını düşünsene!
Öteki tarafı boyladın bir anda...
EĞLENCE MEKANLARINDA: 137 saniyelik bayılma en çok buraları vurabilir. Çünkü bizim insanımız mekanlarda kasılmayı sever ve birbirini uzaktan süzmeyi. Ani bayılma sonucu herkes birbirinin üzerine yığılacağı için ayıldıktan sonraki yakın teması hissedenlerin “aman tanrım” olacaklarına kuşku yok.
MEDYADA: Tam manşet bitirilmiş, birinci sayfa baskıya yollanıyor ve herkes bayılıyor. Sayfayı hazırlayan kişi bilgisayarın üzerine küt diye düşünce sayfa uçuyor ve baskıya bomboş gidiyor birinci sayfa! Ertesi gün boş sayfaya bakıp herkes kafasını dinliyor.
PLAZALARDA:
Çalışacağınız kata çıkıyorsunuz. Nefret ettiğiniz müdürünüz de sizinle aynı asansörde. şahane!
Çünkü ayılınca bu kader ortaklığını kullanıp zam isteme şansınız var.
Mevzular arası trekking
TURNİKE SİSTEMİ DAHA İYİ DEMET!
Demet Akalın ultra lüks yeni evinin yatak odasına bir mekanizma koydurmuş. Parmak iziyle girebiliyormuşsun yatak odasına.
Ben olsam plazalardaki kartlı turnike sisteminden koydururdum. Evdeki hizmetçiye, yakın arkadaşa ve sevgiliye de bir tane kart çıkartırdım. O kartı turnikeye basarak geçerdi herkes yatak odasına. Kovulacak/ayrılacak biri olduğu zaman da kartı iptal eder, söz konusu şahsın yatak odası turnikesinde ağlak gözlerle kalakalmasını seyrederdim. Daha sadist bir eğlence olurdu.
Bilmiyorum, belki Demet bu projeyi evin dış kapısına uygular.
Ya da tuvalete mesela. Düşünsenize aniden kartı iptal ediyorsunuz ve fena halde sıkışan arkadaşınız içeri giremiyor!
Yaşasın kötülük, yaşasın zavallı turnikeler...
MAYRUK DEFİLESİNDE SOSYETOSLARI ŞAŞIRTAN ŞEY
Yıldırım Mayruk yıllardan beri “2023’e hikayeler” başlıklı defileler yapıyor. Bitmek bilmeyen devam filmleri gibi, bu seri de bitmiyor.
Neyse, bir 2023 defilesi daha yapılmış geçenlerde Swissotel’de.
Ama defileye katılan sosyetosları şaşırtan bir şey olmuş kokteylde. Garsonlar davetlilerin yanına gelip yudumlanan içkinin, ısırılan peynirli sandviçin parasını istemeye başlamış.
Kokteyl gülleri bu davranış karşısında afallamış, olayı ayıplamışlar.
Ona hayranım!
Uzun süredir onu izliyorum.
Genelde benim seansımın öncesine ya da sonrasına randevu almış oluyor.
O yüzden her seferinde nasıl azimle çalıştığına iki-üç dakikalığına şahit oluyorum.
Silkinmeme neden oluyor onun bu hali.
Çünkü ipin ucunu asla bırakmamasını şahane buluyorum.
O, 70 küsur yaşında. Parkinson hastası.
Aynı pilates salonuna gidiyoruz. Aynı hocadan (Çetin Cin) ders alıyoruz. O sekiz aydır geliyor.
Fizyoterapistinin tavsiyesiyle başlamış.
Söylediklerine göre, eskiden yere aniden düştüğünde kalkamazmış, birilerinden yardım beklermiş.
Şimdi ise düştüğü zaman ayağa kendisi kalkabiliyor.
Tamam, pilates hastalığı kökten çözmüyor. Böyle bir gücü yok. Ama hayatını kolaylaştırıyor.
Dediğim gibi, onu gördüğümde silkiniyorum.
“Hadi” diyorum, “asla tembellik yapma, çalış!”.
Paylaş