Paylaş
Bir devir bitiyor, bir dönem sona eriyor...
Çünkü en çok da şarkılarla hatırlanan o ilk gençlikle aradaki bağ kopmaya başlıyor.
Gençlik, bir daha ulaşmanın mümkün olmadığı Lost adası gibi bir şey haline geliyor.
Şarkıların kahramanları birer birer bu dünyadan gittiği için...
Bu yüzden George Michael’ın ardından en çok şuna benzer ifadeler kullanıldı ya:
“Gençliğim gitti...”
İlk başta bencilce, ama bir yandan da George Michael’ın erken ölümünden duyulan hüznün derinlerdeki esas nedeni bu.
CARELESS WHISPER GERÇEĞİ
Gel gör ki George Michael sadece bu değil. Evet bir devrin simgesi ama aynı zamanda ondan çok daha öte bir şey, duruşu olan bir sanatçı.
2005 yılında onun hayatını anlatan belgeseli, A Different Story’yi, İf İstanbul Festivali’nde izlemiştim (neyse ki hâlâ böyle iyi festivallerimiz var). Orada şeffaf bir şekilde kendini anlatıyordu George Michael.
Faith dönemiyle beraber gelen popo sallayan deri ceketli süperstar şöhretinden nasıl sıkıldığını, sıkıştığını...
Çoğu insanın kalbinde taht kurmuş Careless Whisper şarkısının aslında onu hiçbir zaman etkilemediğini, bu şarkı sonrasında yayınlanan
A Different Corner’la ise gerçek duygularını ilk kez dışa vurduğunu...
Plak şirketi Sony Music’e olan davasını, koca şirkete kafa tutuşunu...
Kliplerinde görünmeyi reddettiği dönemi...
Ve tabii AIDS’ten kaybettiği sevgilisi Anselmo’yu...
Anselmo’yu titreyen sesiyle anlattığı bölüm hâlâ aklımda.
Bana kalırsa yıllar geçse de unutamadığı tek gerçek aşkıydı o.
Derken meşhur tuvalet olayı ve “Outside” dönemi...
1998’de yayınlanan şarkı ve video, döneminin en cesur işlerinden biriydi.
Dünya üzerinde birçok gay’e cesaret ve ilham vermişti.
Keza George Michael o dönemiyle şöyle dalga geçmişti A Different Story belgeselinde:
“Aman Tanrım, dev bir yıldızım ve nonoşum. Ne yapacağım? Bu işin sonu iyi bitmeyecek.”
EN ÇOK BUNA HAYIFLANMALI
Her şey bir yana çok çok iyi bir sesti George Michael.
Her daim buruk, hüzünlü, hassas ve yeri geldiğinde seksi bir ses.
Dijital seslere mahkum olduğumuz bu dünyada en çok da buna hayıflanmalı belki de...
Yılın son günlerinde dönüp dönüp onun son konser kayıtlarını izleyerek...
TİM BURTON’I BİLE AŞAN O DÜĞÜN
Herkesin üç lafından birinin “kriz” olduğu bir dönemde görüp görebileceğimiz en şatafatlı, en pahalı (20 milyon liraya mal olduğu söyleniyor) düğün töreniyle karşı karşıya kaldık. Evet, Ali Ağaoğlu’nun kızının düğün töreninden bahsediyorum. Gelinin devasa gelinliğinden aynı devasalıktaki düğün pastasına kadar her şey o kadar fantastik ve büyüktü ki, Tim Burton bile filmlerinde bu kadar abartmamıştır herhalde. Yetmedi, bir de Ali Ağaoğlu’nun damadına yalı hediye ettiğini, bu hediyenin altında kalmak istemeyen damadın ailesinin ise gelinin yaşı kadar altın alıp hediye ettiği iddiası dolanıp durdu kulislerde...Böyle “büyük” durumlarda en çok o iki genç insanın ruh iklimlerini merak ediyorum. Onca maddi taşkınlık akıp dururken etrafta, nasıl aşka odaklanır, aşkta kalır ki insan?
Paylaş