Paylaş
EN DOĞAL SEKSİ
Serenay Sarıkaya’nın henüz bronzluğun kıyısından geçmemiş, alabildiğine porselen beyazı ve asil pozu tabii ki...
EN ARTİSTİK
Burak Özçivit’in Maldivler’deki balayı pozu. Vücut dili diyor ki: “Şuraya bakarken çek kanka!” Ama olmuş; artistik, hava atmaya doyamayan bir poz.
EN İYİ ATLAMA
Geçen yazlarda Çağla Şıkel atlar, medya onu pozlamaya doyamazdı. Bu yazın açık ara şampiyonu Berrak Tüzünataç. Öyle düzgün atlamış ki, santim santim hesaplamış sanki nasıl duracağını.
EN GERÇEK ROMANTİK
Kadir Doğulu ve Neslihan Atagül çiftinin akşam güneşi yüzlerine vurmuşken çekilen bu pozu.
EN YALNIZ
Elçin Sangu’nun ıssız bir adaya düşmüş izlenimi veren, hindistancevizi suyu yudumlayan bu karesi...
EN TERS KÖŞE
Sedef Avcı’nın Rize’de çekilen karesi. Herkes güneylere akın ederken onun Karadeniz’de olması şık bir ters köşe.
EN “KIZ GÜCÜ”
Meryem Uzerli ve Meltem Cumbul’ın el ele tutuşup “Her daim yanındayım kız!” alt metinli pozları.
Yazın dizisi budur!
Ürkütücü mü? Çok!
Gerçek gibi mi? Hem de çok!
Depresif mi? Çılgınlar gibi!
Ama bir yandan izlemeyi bırakamıyor musun? Evet, kesinlikle!
The Handmaid’s Tale adlı diziden bahsediyorum.
Margaret Atwood’un 1985’te yazdığı romandan (“Damızlık Kızın Öyküsü”) uyarlanan dizi son günlerde izlediğim en çarpıcı iş. Hali hazırda Blu TV’de gösteriliyor.
Peki dizi neyi mi anlatıyor? Bir yakın gelecek tasvirini.
Bahsedilen gelecekte kadınların doğurganlık özelliği bitmek üzere, nüfus azalmış.
Her ülke kendine göre çözüm derdinde.
Amerika’da ise yönetim aşırı dindar bir grubun eline geçiyor.
Ve teröristleri etkisiz hale getirme bahanesiyle peş peşe yeni yasalar çıkartılıyor.
Bu yasalardan biri de kadınların çalışma hayatına son verilmesi, banka hesaplarının dondurulması.
Sonrası daha sert:
Doğurganlık özelliği olan kadınlar bir merkezde toplanıp eğitiliyor ve üst kademedeki askeri yöneticilerin evlerine “damızlık” olarak gönderiliyor.
Bitmiyor! Bu evlerde o yöneticilerin eşleri de var. Ama doğurganlıkları bitmiş.
Sadece “eş” görevindeler. Dolayısıyla “damızlık” kızlara onlar da mecburen “Evet” demek zorunda kalıyor.
Bu anlattıklarım işin başlangıcı. Devamı, “Bu kadar da olmaz ya da olabilir mi?” dedirten türden.
Bazı kısımları da, “Sanki Türkiye” empatisine yol açıyor, orası ayrı bunalım.
Demem o ki, şu sıra izleyecek dizi bulamayana çılgınlar gibi öneririm The Handmaid’s Tale’i.
Paylaş