Donörseksüelliğe teşvik çıksın

Nüfusumuz bir yıl içinde yine katlanmış ve 74.7 milyon olmuş.

Haberin Devamı

Başbakan Tayyip Erdoğan bu rakamı da yeterli bulmuyor olacak ki, meşhur “bırakınız üç çocuk yapsınlar, yapmalılar” öğüdünü/talebini yinelemiş bir nikah seremonisinde.
Böyle artma/çoğalma/okyanus gibi taşma satırlarını okuduğum vakit haliyle benim de dahil olduğum çocuksuz azınlığın giderek bir milyonda bire doğru eridiğini, bit kadar kaldığını filan düşünmekteyim.
Ve Sex and The City 2’nin bir sahnesinde Carrie ve Mr.Big’e yapıldığı gibi, pek yakında çocuklular ya da sevgili Happily Ever After Ayşe Kucuroğlu gibi beş çocuklular; biz çocuksuzları şöyle terörize edebilir diye ürkmekteyim:
“Nasıl yani? Çocuk düşünmüyor musun?”
Neyse ki şöyle avunabiliriz. Çocuksuz azınlık içinde ünlüler de var. Misal Ajda Pekkan. Misal Demet Akalın.
Peki çocuksuz azınlık aslında çocuk istemiyor mu?
Aslında genellersek, basitleştirirsek ve tabii işi şehirleştirirsek durum şu: Erkekler çoluk çocuk pek istemiyor. Kazara olursa “okey” diyor. Kadınlar deli gibi istiyor, ama ısrarla “aşk çocuğu” olsun istedikleri için “o adam”la karşılaşmayı bekliyor. Ve yıllar geçiyor tabii. Elbette çocuksuz azınlık içinde hiçbir zaman hiçbir şekilde çocuk istemeyen de var.  Onları da çocuklu yapmanın, bu işlere özendirmenin yolu nereden geçer? Sevgiden değil tabii. Donörseksüellikten!
Amerikalı Trent Arsenault mesela bu işin piri. Ne yapıyor elin Amerikalısı? Çok basit. Spermlerini isteyen herkese ücretsiz olarak dağıtıyor.
Aracısız, sperm bankasız, istediğin anda hemen taze taze, kavanoza koyarak...
Şu anda Bay Arsenault’nun bu sayede 14 çocuğu varmış.
Üç çocuğuyla görüşmüş bile. Malum, arada sperm bankası gibi bir kurum olmadığı için kimliğini saklama gereği duymuyor Arsenault. Hepsiyle görüşüyor.
Neden böyle bir şey yaptığını merak edenler bu ayki Tempo Dergisi’ni okusunlar derim. Dergide, bu hayli üretken ünlü donörseksüelle yapılmış bir röportaj mevcut...
Ve şimdi çocuksuz azınlığı da çocuklandırmak üzere bir donörseksüelliğe teşvik yasası bekliyorum.
Madem çoğalmak istiyoruz, daha ve daha...

Haberin Devamı

Yüksek Sadakat ne demek istedi

Haberin Devamı

Yüksek Sadakat adına büyük talihsizlik.
Kalkıp yeni albüm için röportaj ver, ama röportajdan geriye bir tek Eurovision hakkında söylediklerin hatırlansın.
Hâlâ ve hâlâ bu yarışmayla gündeme gel.
Peki ne demiş YS’ciler Cadde’ye verdikleri röplemede:
“Eurovision gay bir organizasyon.”
Söylediklerinde yeni ve kötü bir şey yok.
Sadece bunu Eurovision’a giderek keşfetmiş olmaları fena.
Evet, Avrupalı gay’ler sayesinde son 10 yılda yeniden moda oldu Eurovision. Ve Avrupa’da öncelikli olarak bir gay eğlencesidir Eurovision. Öyle bilinir.
Ama YS’ciler yarışmada aldıkları kötü puanın gerekçesini sanki buna bağlamışlar.
Net olarak söyleyememişler, ama şöyle bir serzenişleri var alttan alta: Gay’ler bizi sevmedi. O yüzden az puan aldık...
Oysa geç artık Eurovision’u di mi, önüne bak. Geçmişle dertleşme, unut gitsin.

Haberin Devamı

Büyük İskender!

Zamansız Şarkılar albümüyle son günlerde büyük sükse yapan ünlü aranjör İskender Paydaş da meğer şarkıcılık yapmış.
Ama çocukken, ta 70’lerde. İki 45’lik doldurmuş Paydaş, Büyük İskender adıyla!
Ben hem albüm ismine (Güzel Annem) hem de plak kapağında yer alan küçük İskender’in büyümüş de küçülmüş fotoğrafına bayıldım.
NOT: Bu bilgiyi radyocu ve müzik yazarı Yavuz Hakan Tok’un blogundan öğrendim. Kendisinin şahane bir blogu var. Takip ediniz derim: yavuzhakantok.blogspot.com

Yazarın Tüm Yazıları