Dizi magazini

İki yabancı bir yerli; mini mini dizi magazini. Can sıkıntısını dizilerle geçirenler için..

Haberin Devamı

GERÇEKTEN O MU?
◊ Yeni başladığım bir mini dizi var, The Loudest Voice.
Fox News kanalının kurucusu, Amerikan medyasının bir dönem en önemli figürlerinden biri olmuş Roger Ailes’ın kariyerinden bir kesiti anlatıyor.
Dizi, kanalın kurulduğu 1995’te başlıyor ve Ailes hakkındaki cinsel taciz ve mobbing iddialarının patladığı 2016’ya dek sürdürüyor hikayesini.
Başroldeki Russell Crowe müthiş.
İlk başta tanıyamadım, “Gerçekten o mu?” diye sayıkladım.
Çünkü Crowe fiziğinden yürüyüşüne tam anlamıyla Roger Ailes olmuş.
Henüz dizinin başlarındayım ama Ailes’ın haberleri kafasına göre yönlendirmesi, kendi siyasi görüşüne uygun siyasilere verdiği sonsuz destek ve çıldırmış boyutlara varan hırsı “Meğer neler olmuş” dedirtiyor her seferinde...
Hele bir cümle var ki dizide Ailes’ın ağzından, haberciliğe bakışını tam anlamıyla özetliyor: “İnsanlar bilgilenmek istemez, bilgilendiklerini hissetmek isterler.”

ACABA KESİLDİ Mİ
◊ Bir başka mini dizi ise The Spy.
Borat’la tanıdığımız Sacha Baron Cohen İsrailli bir casusu canlandırıyor. Anlatılan hikaye gerçek.
İsrailli casus Eli Cohen, başka bir kimlikle Suriye’ye gidiyor ve altı yıl boyunca orada bir Suriyeli gibi yaşıyor. Sonrasında olanlar inanılmaz...
Dizinin dördüncü bölümünde casus Eli’nin Suriyeli yakın dostu Ma’azi ile olan bir sahnesi var.
İki erkeğin yakınlaşma anı. “Acaba Netflix sahneyi kesti mi?” diye düşündüm. Yurtdışındaki bir arkadaşımdan teyit ettirdim.
Meğer orada da sahne aynıymış, kesilmemiş. Yanılgılar dünyası...

ANLAŞILAMAYAN ŞEY
◊ Hep yabancı dizi magazini olmaz, biraz da yerli dizi magazini...
Geçtiğimiz günlerde şu sıra çok popüler olan bir erkek oyuncunun menajeri tarafından arandım.
Onun hakkında yazdığım bir yazıdan dolayı. Baştan sona garip bir konuşmaydı. “Biliyorum sevmiyorsunuz X’i” diye söze başladı menajer.
Malum, çok karıştırılan ve anlaşılamayan şeylerden biri hâlâ şu: Popüler bir figürü azıcık ti’ye alan ya da onu eleştiren bir yazı mı yazdınız, kesin yargı belli, “Sen sevmiyorsun onu.”
Çok tipik, çok bildik, çok sıkıcı.

Haberin Devamı

Yaramızda kalsın

Haberin Devamı

Merve Özbey’in şarkısı “Yaramızda Kalsın”ı takside giderken keşfettim.
Merve’nin o çılgın nağmeli iniş çıkışlarına bayılıyorum zaten.
Bu şarkıya da cuk oturmuş sesi.
Birkaç gün evvel bu şarkının klibi yayınlandı.
Klibin sonunda şarkının sahibine ithafen, “Onur Can Özcan’a özlemle” yazıyordu. Merak edip bakınca öğrendim.
Meğer genç müzisyen Onur Can Özcan
geçen yaz Şile’de arkadaşlarıyla birlikte
açıldığı teknenin alabora olması sonucu hayatını kaybetmiş.
Daha sonra bir de Onur Can Özcan’ın sesinden dinledim “Yaramızda Kalsın”ı...

Etiler’den havadisler

◊ Bir dönem adı Serdar Ortaç’la özdeşlemiş, sonradan kurşunlanmalar, saldırılar, davalar derken tarihe karışmış meşhur Dalmaz Center, devamı çekilen filmler hesabı geri dönüyor.
Hem de yine aynı başrol oyuncusuyla, yani Serdar Ortaç’la!
Valla önünden geçerken gördüm Ortaç’ın afişini ve bir an 2000’lerin başına filan ışınlandım. Hiçbir şey değişmiyor azizim...
◊ Etiler’deki Fenix’e geçen sezon başlayan Lal Dedeoğlu’nun açılıştaki sürprizi belli oldu.
Lal bu sezon gündüz yemekleri ve eğlencesine odaklanacakmış.
Bu nedenle 3 Ekim’deki açılış partisi de öğle saatlerinde yemekle başlayacak ve sonra eğlenceyle devam edecekmiş.
Gece çıkan kitleden sıkılanlar için hoş bir alternatif olacak gibi benim “Gündüz Güzeli” adını verdiğim bu gün ışığı bol operasyon.

Yazarın Tüm Yazıları