Paylaş
Çünkü sokakta dahi gayet içselleştirilmiş bir dikkat çekmeme hali var. Ki burası İstanbul’un cazibe merkezi...”
Bu sözlerin sahibi küratör Vasıf Kortun. Radikal yazarı Ezgi Başaran’la yaptığı röportajda belirtiyor bu gözlemini Kortun.
Aslında röportajın konusu “muhazakarlık ve sanat” ya da “muhafazakar sanat olabilir mi?”
İşte bu konuları konuşurken mevzu sokağa geliyor.
Sokaktaki tek tip/tek renk modern üniformalarımıza yani...
Kortun haklı olabilir mi?
Dikkat çekmemek, ayrık otu gibi sırıtmamak adına sürekli gri, kahverengi ve siyah tonlarda takılıyor olabilir miyiz?
Bu kadar sıkıcı mıyız? Cesaretsiz miyiz? Özgünlükten uzak mıyız? Galiba öyle.
Çünkü sürüden ayrı takılıp kendine renk katanları ancak belli başlı yerlerde görebiliyorsunuz, ortalıklarda değil.
Dikkat çekmeyi ancak korumalı, özel alanlarda kaldırabiliyoruz.
Herkesin gelip geçtiği caddelerde, meydanlarda, toplu taşıma araçlarında değil...
Genç seçkinler kulübünün partisinde
Aralarına herkesi almıyorlar. Öncelikle eğitime bakıyorlar.
Parlak bir eğitim geçmişinin olması gerekiyor. Yurtiçiyle yetinmeyip yurtdışında sonlandırdığın, MBA’lerle filan taçlandırdığın bir akademik CV, en çok önem verdikleri şey.
Ayrıca yaşın çok önemli. 21 ila 35 yaş arasında olman lazım.
Yoksa kabul edilmiyorsun.
Çok zengin olman şart değil. Gelir seviyeni sordukları yok. Ama kabul edelim, kulüptekilerin maddi geliri ortalamanın üstünde seyrediyor. Diyelim ki çok zenginsin ama gel gör ki kebapçı dükkanın var, ı-ıh kulübe giremiyorsun...
Yönetim kurulları ise hayli farklı tellerden çalıyor: Selin İmer’le Melda Tuna da var, Hacı Sabancı da...
Bahsettiğim kulüp, Encoreist. Bir tür, genç ve şehirli seçkinler kulübü.
Meşhur Smallworld’ün yerli versiyonu olarak da görebiliriz pekala.
Kurucusu da genç bir girişimci, Ertunç Çiriş.
Geçen cumartesi Edition Otel’de kulüp üyelerini kaynaştırma amaçlı bir parti düzenlediler Omega saatleri sponsorluğunda.
Beni de davet ettiler. Gittim baktım, neler oluyor diye...
Bir sürü şık genç adam ve kadın. Çoğunluğu inşaat sektöründe.
Babasının şirketinde çalışan da var, işleri çoktan devralmış olan da... Tek tük ünlü de vardı ortamda. Mesela Kenan Ece.
Lakin gördüğüm en sakin partiydi. Cozutma yoktu, bir balo ortamı hakimdi havaya. Bir genç TÜSİAD ambiyansı. Öylesine bir öneri olarak, Encoreist’in acilen Encoreist Çılgın kolu da açılmalı. Bir yan hizmet, ürün, alt koleksiyon olarak...
Okan ve Başkan
Okan Bayülgen bir TV programında karşı karşıya geldiği Melih Gökçek’e sormuş: “Paris’in, Londra’nın olduğu gibi bizim de gay belediye başkanımız olur mu?”
Soru hınzır, soru polemik. Yanıt kısa, yanıt feci:
“Olmaz ve olmamalı.”
Herhalde Bayülgen yanıtını bildiği halde böyle bir soru sorarak iyi bir şey yaptığını düşünüyor.
Oysa “olmaz ve olmamalı” anlayışının yeniden üretilmesine, daha çok yaygınlaşmasına ve bu egemen dilin altının çizilmesine katkıda bulunmuş oluyor.
Bilmem bunun farkında mı?
Fatih’ten Asmalımescit’e doğru eğlence turu!
İslami kesimin uzaylısı, anarşisti olarak anılan, kesik eldivenleri ve siyah ağırlıklı gotik giyim tarzıyla dikkat çeken gazeteci, yazar ve radyocu Esra Elönü’yle geçen haftalarda bir araya geldik. Fatih’te başlayıp Asmalımescit’te sonlanan bir gece turuna imza attık. Neler mi oldu?
Fatih’te karşılıklı nargile dumanına boğulup çay üstüne çay içtik.
Nevizade’de ise ben soğuk biraya yumuldum, Esra ise limonlu sodaya...
Mahalleler arası turistik eğlence turu da diyebiliriz pekala. Turun ayrıntıları, fotoğrafları bu ayki Madonna kapaklı Tempo dergisinde sayfa sayfa mevcut. Haber vereyim dedim, utanıp sıkılmadan dikizleyiniz lütfen...
SESLİ NOT: Bu tur öncesi Esra Elönü’yü sadece yazılarından tanıyordum.
Kendisinin o gece bir başka yönünü de keşfetmiş oldum.
Meğer beste yapıyor ve şarkı da söylüyormuş.
Umarım hiçbir şeyi umursamaz ve en kısa zamanda o şarkıları kendi sesinden duyarız.
Paylaş