Paylaş
Gazze’de kaç kişinin öldüğünden tutun da ısrail’in BM binasını bombalamasına kadar her şeyi sakin sakin, duygu sömürüsü yapmadan bir bir özetledi.
SÜRE POLEMığı: şu kimin ne kadar konuşacağı mevzusu süper kafa karıştırıcıydı. Ban Ki-mun 8 dakika, Amr Musa 12 dakika, Erdoğan 15 dakika, Peres ise 23 dakika konuşmuş. Yani süre katlanarak artmış.
Süreyi az kullanan diğer katılımcılar neden seslerini çıkarmamışlar acaba? Onlar sünepe mi şimdi? Malum, Davos dönüşü “biz sünepe değiliz” dedi ya Erdoğan (TDK’ya göre sünepe, “kılıksız, uyuşuk ve sümsük” demek).
EKSPRES MıTıNG: Davos krizi sonrası ıstanbul’daki metro seferlerinin gece 03.00’e kadar bir anda uzatılması, hoop havalimanı dolaylarında ekspres bir miting yapılması ise tek kelimeyle muhteşem bir strateji. Sanki daha önceden düşünülmüş gibi.
Sancısı eksik bir film
Tomris Giritlioğlu’nun utanç verici 6-7 Eylül olaylarını filme döktüğü “Güz Sancısı”nı izlerken bir türlü filmin içine giremedim.
Hani olur ya, dönem filmiyse eğer o dönemi yaşarsınız.
Mesela savaş filmiyse kendinizi gerçekten o savaşın içinde hisseder, irkilirsiniz.
“Güz Sancısı” da bir dönem filmi ve Rumlar’ın dükkanlarının, evlerinin, kısacası tüm hayatlarının yağmalandığı önemli bir olayı adım adım anlatıyor.
Ama işte film, bazen fazla sembolik ve fazla duygusuz.
En çarpıcı sahneler bile. Mesela Hüseyin Avni Danyal’ın oynadığı Kenan’ın yağma sırasında girdiği Rum dükkanında yaptığı üst düzey konuşma...
Aslında dönem filmi için gerekli tüm eski mekanlar kotarılmış.
Sanat yönetmeni titiz çalışmış.
Beren Saat ve Murat Yıldırım da naif, hayat acemisi aşıkları iyi oynamış.
Ama yan karakterler çok havada. Gerek Belçim Erdoğan’ın gerek ılker Aksum’un karakteri. Birer karikatür gibiler.
Benim açımdan durumu bu “Güz Sancısı”nın... Sancısı eksik bir TV dizisi olmuş. Maalesef.
Her şeye rağmen gidip görmek, Rumlar’ın zamanında neden ıstanbul’dan hızla göç ettiğini anlamak için iyi bir görsel kaynak “Güz Sancısı”. Özellikle yeni nesil için...
‘Facebook fotoğrafın elimde karıcım’
Boşanma davası görülen ızmirli çiftten koca tarafı, karısının Facebook’taki transparan kıyafetli fotoğraflarını mahkemeye boşanma delili olarak sunmuş. Mahkeme de bu delili kabul etmiş! Çünkü koca tarafı, eşinin gece hayatına düşkün olduğunu belgelemiş bu fotoğrafla.
Gazetede okuduğum haber aynen böyleydi.
“Nasıl yani?” oldum tabii. Neresinden tutsanız elinizde kalan bir mesele. Sorulacak sürüyle absürd soru var:
1. Facebook’taki transparan kıyafetli fotoğraf nasıl gece hayatına olan düşkünlüğünü belgeler? Böyle bir denklik mi kurulmuştur haberimiz olmadan?
2. Gece hayatını seven kadınlar sadece transparan kıyafet mi giyer?
3. Facebook’a konan bir fotoğraf nasıl mahkeme delili olur? Belki o fotoğraf kadının isteği dışında bir arkadaşı tarafından kondu oraya.
Oluyor böyle izinsiz fotoğraf koyup üstüne bir de “tag”lemeler, biliyorsunuz.
4. Her şey bir yana, elbette “gece hayatına düşkünlük”ten asıl kastedilen bambaşka bir şey. Kadınlar için özellikle, gece hayatını sevmek, çok dışarda olmak demek eşittir ahlaksızlık.
5. Sonuç: Asıl sünepece olan bu mevzular...
Paylaş