An itibariyle, daha önce gelmiş olanların "sokakları leş gibidir, her yer çöptür" dediği Napoli’deyim.
Evet gerçekten öyleymiş.
Napoli’nin bazı sokakları, parkları cidden öyle. Çöpten geçilmiyor. Çünkü burada meşhur bir çöp problemi var.
Meşhur, çünkü Napoli’nin çöpü turistik bir öğe adeta.
Sadece içinde yaşayan değil, turist olarak gelen de, ya kulaktan dolma bilgilerle önceden ya da buraya geldiğinde öğreniyor meseleyi.
Mesele kabaca şu: Napoli’de çöpleri yakacak veya kullanacak bir tesis yok. Mevcut tesisin kapasitesi ise yetersizmiş.
Bir de sorunun çözümü, Camorra denilen buraya özgü bir mafya örgütlenmesinden geçiyormuş.
Camorra çöp işinden para kazandığı için, ileri teknoloji ürünü çöp yakma tesislerini uzun süredir engelliyormuş.
Sorun öyle bir boyuta varmış ki, geçen kış ordu işe el koymuş!
Çöpleri askerler toplamış.
Ama nafile, her yerde hálá toplanmayan çöp var.
Gerçi "buranın Etiler’i, Ulus’u" denilebilecek Mergellina semtinde mesela, hiç çöp yok. Demek ki mafya elemanları burada konaklıyor daha çok. Bu benim tespitim tabii.
Şimdi gelip üzerime bir kamyon çöp yığsınlar istemem.
Bu çer çöpün yanı sıra Napoli’yi henüz anlayamadım.
Hani bir şehri görünce ya bayılır, akar gidersin ya da bir an önce gitmek istersin.
Napoli’de ise arada kaldım.
Bunda uykusuzluğumun da etkisi olabilir mi?
Giderayak gece raporu
Napoli’ye gelmeden bir gece önce İstanbul’da, önce Lucca’ya sonra da sezon açılışını yapan Blackk’e gidildi.
Lucca her zamanki gibi: Tıklım tıkıştı. Zaten böyle takılmaktan bizzat zevk alan bir kitle var. Manasız bir Latin müziği vardı içerde.
Dediler ki, Ayhan Sicimoğlu çalıyor. Müzik de önemli değil aslında, kimsenin müziğe takıldığı yok. İstersen Müslüm Gürses çal burada, aslolan başka. Aslolan ne? Bir kız arkadaş pek güzel özetledi: "Normalde gece hayatını sevmem. Ama arada buraya gelip görünüyor, çevremi güncelliyorum, hatta yeni iş bağlantıları yaptığım bile oluyor. Burası gündemde kalmamı sağlıyor."
Böyle yani, Lucca’nın ve birkaç mekanın daha asıl amacı bu:
"Hayattayım ve çok iyiyim, ya sen şekerim?" mesajını vermek.
Ben olsam kulübün bir bölümüne de yapardım bu atraksiyonu.
Neyse. Burada da bir kısım insan Les Ottomans’daki Halloween partisinden geliyordu. Maskeli kostümlerle filan.
Bu Cadılar Bayramı tribi de ne kadar zorlama.
Kardeşim olmuyor bu topraklarda o hissiyat, niye o kostümün içine girip kendini daraltıyorsun?
Bir kez daha: Neyse, banane.
Dizi izle miden bulansın
Kriz nedeniyle bazı kanallar üçer-beşer dizileri kaldırıyor ya.
Aslında bir yandan iyi de oluyor, çünkü bazı diziler var ki hakikaten kötü çekiliyor. Geçen gece bir adet polisiye-aksiyon dizisine denk geldim.
Dizi aksiyonel ya, yerinde durmuyor kamera. Habire sallanıyor. Soldan sağa, yukardan aşağı. Sanırsın Lars Von Trier’nin filmlerinden birindeyiz... Sallanan kamera makbul bir şey zannediliyor.
Oysa berbat bir şey. Bakarken insanın TV’ye, gemi seyahati gibi, midesi kalkıyor.