Paylaş
Yeni evlenmiş kadınlar bir araya geliyor ve birbirlerine çılgın bir iştahla katalogdan çıkmış gibi duran evlerini gösteriyorlar.
Aslında sadece evi değil, neredeyse her
şeylerini...
Çeyizlerini açıyor, düğünde çekilmiş videolarını dahi izletiyorlar.
Hayır, bir tek gerdek gecesi performansı sorulmuyor. Orası kırmızı nokta, yasak bölge.
TV ÜNİTESİNİ KAÇA ALDIN KIZ?
En önemlisi de bu yarışmacı kadınlar evdeki eşyaları kaça aldıklarını tak tak söylüyorlar.
Perdem şu kadar, koltuğum bu kadar, TV ünitem özel yapım filan...
Evi gezmeye gelen diğer kadınlar da yeni gelinin bu yeni düzenine puan verip bir de acımasızca eleştiriyorlar:
“TV ünitesini de düğün videosunu da
beğenmedim!”
“Halısı fenaydı, ayrıca avizesi evine göre çok küçüktü!”
“Çeyizi daha iyi olabilirdi, o renkler neydi öyle!”
Böyle vık vık, yapış yapış dedikodular.
İşin fenası bu cümleleri kimse kimsenin yüzüne karşı değil, seyirci karşısında puan verirken söylüyor.
Tatlı bir ikiyüzlülük içinde...
AMAÇ YOK HOBİ YOK!
Gelin Evi’ne katılan yeni evlenmiş kadınlar üzerlerine biçilmiş rolün dışına asla çıkmıyor:
Konuşulan tek şey yeni eve alınan eşyalar, kaça mal oldukları ve bunlar için gelin hanımın ne kadar performans gösterdiği...
Yani hayatta düşündükleri başka şey yok.
Amaçları yok. Hobileri yok. Tek dertleri o ev, o evin içine konan eşyalar, o düğün videosu, o çeyiz ve tüm bunların beğenilme arzusu...
KOCANIN GELİRİ DE SÖYLENSİN BARİ...
Bu arada “adamlardan” hiç bahsedilmiyor. Adamlar (hadi kibar olayım, “kocalar”) büyük sır!
Kimdirler, necidirler, ne kazanıyorlar?
Madem her şeyin fiyatı veriliyor programda, kocanın yıllık geliri de söylensin di mi ama?
BİLE İSTEYE KÜÇÜK DÜŞMEK
Tamam, bizim gelenek okyanusunda konu komşuya çeyiz göstermek filan adettendir. Ama bunu TV karşısında cümle aleme, bir de fiyat çekerek yapmak...
Gerçekten dilim tutuldu.
Kadınların kendi elleriyle kendini bu kadar küçük düşürmelerine bir mana veremedim.
‘İkinci şans’ kafası
Televizyon ve sinemanın ikilileri eğer seyirci onların arasındaki kimyayı sevdiyse her zaman iş yapıyor. Mesela bir dönemin Mavi Ay’ını ve dizinin muhteşem ikilisini anımsatalım: David ve
Maddie.
Şimdi yıllar sonra (13 yıl olmuş) bizden bir ikili, Asmalı Konak’ın Seymen ve Bahar’ı yeniden bir araya geliyormuş. Bu kez bir film projesi için.
Elbette Seymen ve Bahar olarak değil, başka karakterler olarak karşımıza çıkacaklar...
Gel gör ki bu ikiliyi Asmalı Konak döneminde sevdiren bir üçlü vardı: Meral Okay, Mahinur Ergun ve Çağan Irmak...
İkili arasındaki tutkunun gazını veren onlardı.
Şimdi aynı tutku hissedilir mi, bekleyip göreceğiz.
Fikrimi soran olursa: Ben pek umutlu değilim.
Bunlar da New York kafaları
Şaşırtıcı: Uyurgezer adam
High Line’da yürürken karşınıza çıkan bir adam var. Adam yarı çıplak, altında sadece donu var. Çirkin bir don. Dahası, adam uyurgezer! Gözleri kapalı, öyle yürüyor. Bu uyurgezer adam hep orada. Çünkü o, sanatçı Tony Matelli’nin şahane bir heykeli.
Gerçek değil ama o kadar gerçek duruyor ki, ilk gördüğünde bir tırsıyor, şaşırıyorsun.
HOŞ: Kedi okşama kafesi!
New York sokakları İstanbul gibi kedilerin cirit attığı bir yer değil. Hâl böyle olunca bir girişimci, kediseverler için harika bir çözüm bulmuş: Kedi
kafesi!
Soho’daki Little Lions adlı kafede bir kedi mabedi bölümü var. İçeride de 15-20 adet kedi.
Mabede girip kedileri sevip okşamak, hatta onlarla ilgili aktivitelere dahil olmak için rezervasyon şart, şaka gibi!
İstersen yan taraftaki kafeden çayını, kahveni al ve kedilerle oynaşmaya devam et. Böyle deli bir yer. NY’lu kafası da böyle bir şey işte...
BİRAZ DEMODE: Sleep No More
Evet, aslında biraz demode olmuş (çünkü beş yıldır sergileniyor) bir kafa bu, ama hâlâ ilgi görüyor.
New York Chelsea’deki eski bir otelde oynanan Sleep No More, katılımcıların maske takıp izlediği, yaklaşık üç-dört saat süren bir gösteri. Daha önce aynı grubun benzer bir gösterisini iki yıl önce Londra’da izlemiştim, The Drowned Man.
Açıkçası o daha çarpıcıydı. Ama Sleep No More yine de bu maskeli gösteri işinin ilk başladığı yer, o yüzden sevgimiz saygımız sonsuz.
EROTİK NOT: Gösteride, hikaye gereği oradan oraya koşturan başrol oyuncularının tamamen çıplak kaldığı anlar var.
O an aklıma geldi: Seyircilerden biri maskesini çıkarsa ve oyuna dahil olsa ne olurdu?
TREND: Raindrop cake
New York’lu gastronomi meraklılarının peşinden koştuğu son trend bu: Raindrop Cake.
Yaratıcısı Darren Wong.
Yosundan elde edilen agar agar adlı su bazlı jel kullanılarak yapılan Raindrop Cake’in ilham kaynağı Japon mutfağındaki mizu shingen mochi. Adı gibi yağmur damlası görüntüsüne sahip bu saydam tatlıyı Brooklyn Williamsburg’teki Smorgasburg adlı açık hava yiyecek pazarında denedim ve bayıldım!
Çok hafif ve bağımlılık yapan bir tatlı. Bambu kasede sunulması da ayrı bir hoşluk.
Bakalım Türkiye’ye ilk kim getirecek?
Sosyetede AylaÇelik kafası
Bir önceki pazar yazmıştım, “Bağdat kafası” diye. Evet, kadınların dilinde mıç mıç hâlâ o şarkı: Ayla Çelik’in Bağdat’ı. Son hadise ise şu: Sosyetik kadınlar şarkının nakaratını kendi isimlerine göre değiştirip birbirlerine doğum günü hediyesi yapıyor. Yetmedi, Ayla Çelik’ten rica ediyorlar.
Ona nakaratın yeni versiyonunu söyletip doğum günü hediyesi olarak arkadaşlarına yolluyorlar!
Paylaş