Çeşme piyasasında mekanlar bu yaz nasıl

ASMA YAPRAĞI... İstanbullular’ın Alaçatı’daki yeni gözdesi burası.

Haberin Devamı

Öyle ki sadece hafta sonu değil, hafta içi de dolup taşıyor, İstanbul’dan gelen çoğu tanıdık isim buraya yemek yemeye geliyor.
Mekanın sahibesi, artık tarihe karışan Alaçat Kırevi’nin eski ortaklarından Ayşe Nur Mıhçı.
Yemekleri gayet lezzetli, köy işi, zorlama değil, olduğu gibi Ege yemekleri işte...
Mekan da Alaçatı’nın malum insan trafiğinden birkaç sokak uzakta olduğu için uzun oturmalara/demlenmelere müsait.

MARRAKECH... Çeşme’nin Reina’sı. Yanı başındaki Sole Mare’nin pabucunu dama atan İzmirli mekan.
Bir cumartesi gitme gafletinde bulundum. Öyle bir mahşer kalabalığı vardı ki, bir süre sonra bunalmamak elde değildi. Yine de “İzmirli gençler nasıl eğleniyor” diye gidip görülesi. Birkaç Türkçe pop şarkısıyla bir saat de olsa zıvanadan çıkılası yer.

Haberin Devamı

SU’DAN... En eski Alaçatı mekanlarından. Deneysel tatlarıyla bilinir, avlulu ambiyansı filan gayet hoştur.
Ama bu gidişte yemekleri pek tatmin etmedi. Salataları dışında denediğimiz her şey yavandı. Bir tek rakı-ananas kokteyli tatmin ediciydi. Ama o da geçen yıla ait bir Su’dan tribiydi. Yeni değildi.

BİBER... Geçen yıl Tipsy olan yere açılmış. Yemeğini yiyen herkes soluğu burada alıyor.
Müzikleri iyi hoş ama 24.00 denince zınk diye kesiliyor. Çünkü kural böyle. Doğru olan da bu.
Köy içinde elbette yüksek sesli müziğe yer yok. Ama mekanın tamamen sessizliğe gömülmesi de anlamsız.
Şiddeti az da olsa müzik devam edebilir.

THE WINSTON CLUB... Alaçatı Port’un en yenisi. İzmirli bir marka The Winston Club. İzmir’de, Aydın’da, Denizli’de ve son olarak da Akaretler’de açtıkları Sir Winston kafeleriyle biliniyorlar. Bu Çeşme piyasasına ilk girişleri.
Port içindeki Winston Club, etleriyle ön planda olan bir mekan. Ama ben tam aksine ızgara levrek yedim, gayet başarılıydı.
Hafta sonları canlı müzik oluyor The Winston Club’ta. Normalde yemek yerken canlı müzik sevmem.
Ama Süheyla ve Erol ikilisi çok iyi bir repertuvar yapmışlar. Şarkılara eşlik etmeden duramıyorsunuz gerçekten.
Bu arada The Winston Club’ın plajı da var.
Solto Otel’in içinde. Tuvaletleri hariç hiç fena bir yer değil.

Haberin Devamı

DELİ DELİ... Alaçatı Port’un hâlâ en popüler barı.
Yemekten sonra akıllara gelen ilk mekanlardan biri.
“Hadi Deli Deli’nin barına gidelim” cümlesi sıkça duyuluyor.

PORT PROJESİ... Herkesin dilinde bu proje var. Projeye açılan “durdurma” davaları, davalara rağmen hızla süren inşaat çalışmaları, buradan ev satın alanlara imzalatılan “Bu evler 40 yıl sonra yıkılabilir” kağıtları, rüzgara rağmen yapılması planlanan golf sahaları (burayı Belek mi sandılar acep?), kısacası port projesi buranın en gizli ve en sıcak gündemi.

OKAN’S PLACE... 10 numara bir deniz, 10 numara bir kumsal. Plastik değil, tahta şezlonglar ve sıfır müzik sesi... Okan’ın yerini yeni keşfettim ve gerçekten çok sevdim.
Salaş barını, anne usulü patates kızartmasını ve sardalyalarını da...
Ama gel gör ki biraz kaba ve kazıkçılar.
Su isteyen bir arkadaşımıza mesela, “Boşver, içme” diyebiliyorlar. Ya da hesabı ödediğiniz halde, “Hesabınız var” deyip şuursuzca diretebiliyorlar.

Haberin Devamı

FUN BEACH... Eski bohem Kum Beach gitti, Rus milyarder tarafından satın alındıktan sonra iyiden iyiye “gözde” olan, insanların hafta sonları dip dibe güneşlendiği bir acayip kaos plajı olan Fun Beach geldi.
Üstelik plaj kendiliğinden ikiye ayrılmış.
Sosyete insanları bir tarafı mesken tutmuş, halkımız öteki tarafı. Bu ülke daha plajda güneşlenirken bile ikiye ayrılıyor, hani şaşırmamak elde değil.
7800... Çeşme’nin en tasarım oteli. Kulvar açısından Antalya’nın Hillside Su’yuyla eş değer bir yerde.
Bu yıl otelin tasarımından çok plaj partileri ön plana çıkmış durumda. Çünkü Emre Ergani bu yaz 7800’de.
Melisa Çakarlar’ın 7800’ün plajında organize ettiği dolunay partisi hâlâ konuşuluyor. Ayrıca cumartesi geceleri Mine çıkıyor 7800’de. Sadece 80’ler, 90’lar şarkılarını muhteşem yorumlamakla kalmıyor Mine, taş gibi vücuduyla öyle hoş dans ediyor ki ağzın açık bakakalıyorsun.

Haberin Devamı

SEASIDE... Gecenin sonunda, yani üçten dörtten sonra illa ki gidilen dağıtma yeri. Bir kere gitmiş ve de hiç sevmemiştim. Ama beni boşver, hem İzmirli hem İstanbullu gecenin sonunda oraya gitmeyi sürdürüyor. Onca yolu gitmeye de üşenmiyor hani...

MONA... Breseola’nın 35 liradan satıldığı ve buna rağmen hâlâ lezzetsiz olabildiği, İtalyan mutfağı odaklı bir Alaçatı mekanı. Müşterileri için çabalayan İtalyan aşçısı Fabio için bir kez gidilebilir, ama ikinci kez için düşünmek lazım...

B HOUSE... Bora Kozanoğlu’nun açtığı butik otel. Daha çok taze. Çok az kişinin haberi var bu otelden.
Ama B House’un aile ortamı ve sabah kahvaltıları şimdiden meşhur.
Bora’nın anne babası öyle içten davranıyor ki, sonsuza kadar burada kalmak istiyorsunuz.
Otelin her şeyinden sorumlu Melike’yi de unutmamalı. Titizlikle çalışıyor. Unutmadan, bu sekiz odalı otelin dekorasyon fikirleri Eda Taşpınar’a ait.

Yazarın Tüm Yazıları