Pazartesiden tam gaz devam ediyoruz Çeşme’den bildirmeye...
Paşalimanı’ndaki Aqua’dan geçen seneki tadı alamadım. Kitlesi biraz değişmiş galiba. O yüzden olabilir.
Yine de güneşin batışını buradaki termal havuzun içinde izleyip gevşemek ayrı bir şey. Hiçbir şeye değişilmez.
n Türkçe pop isteyenler -özellikle hafta sonu- akşamüstü Mohito’da yapılan plaj partisine, geceyarısı ise Aya Yorgi’deki Shayna’ya gitmeli. Ha bir de canlı müzik mekanları var. Ceshme adlı kulüpte Serdar Ortaç/Demet Akalın çıkıyor ara ara.
Akalın’ı bilmiyorum ama, Ortaç’ı izlemek biraz tuzlu. Stand bileti bile 250 lira.
n Şu anda ciddi anlamda en popüler mekanlardan biri Alaçatı’daki Yaya. Aslında burası ilk bakışta Alaçatı’daki diğer restoranlardan farksız görünüyor. Ama ilerleyen saatlerde işin rengi değişiyor. Bar kalabalıklaşıyor, müzik hızlanıyor, insanlar dans etmeye başlıyor.
Cumartesi gecesi en çok orada eğlendim. Yaya’nın yemekleri de iyi. Kızarmış çiğ köftesi meşhur mesela, çok leziz.
Ama içkileri nedense pahalı. Bir votka tonik 27 lira.
İstanbul’daki en havalı kulüpte bile 20, bilemedin en fazla 25 iken bu tarife neyin nesi anlamadım ben.
n Plajlarda yuvarlanıp dururken okuduğum bir kitap vardı. Alain de Botton’ın "Seyahat Sanatı". Oradaki bir lafa takıldım.
Aktarmazsam olmaz: "İnsanın mutsuzluğunun tek nedeni odasında sessizce oturmayı becerememesidir."
Evet, bu yüzden galiba hep hareket halindeyim!
n Alaçatı’dan bir bar tavsiyesi daha: Nar. Daha çok rock çalan bir yer. Ferah ve yarı salaş.
Alaçatı’daki şık restoranlardan sonra farklı gelebilir.
n Şımarık bir kadın kadar korkunç bir şey yok. Neden mi? Yaya’da tuvalet sırası bekliyorum. Burası tıpkı Lucca gibi. İki tuvaleti var ve kadın-erkek ayrımı yok. İçerdeki işini çok uzatınca birkaç kere kapıyı tık tıklıyorum. Az sonra içerden o malum şımarık kadın çıkıp aynen şöyle diyor: "Rujumu tazeliyorum, bi on dakka daha bekliycennn". Hay rujuna diyeceğim, demiyorum. Amabeş dakika sonra çıktığında dayanamıyorum tabii: "Boşuna sürmüşsün, o ruj sana hiç yakışmamış."
Dereden tepeden
n Deniz Seki eski sevgilisi Okan Bayülgen’den televizyon programı teklifi almış. Ama teklife net bir yanıt vermemiş.
Okan’la Longtable’daki yemek sırasında bunu konuşup apar topar stüdyoya yollanmış.
n Cahide’de pazartesi gecesi çok matrak bir kadın vardı; Popstar Alaturka birincisi Mehtap. Ben programı hiç izlemediğim için Mehtap’tan haberdar değilim. Seyredip de hastası olan varmış meğer. Neden hasta olduklarını da o gece anladım.
İnsanlar kalın sesinden çok Mehtap’ın doğal dobralığına ölüp bitiyor. Aslında sahnede farkında olmadan stand-up yapıyor Mehtap.
Mesela, yarışma bittikten sonra verilen sembolik koca çekin fotokopisini tüm alacaklılarına gönderdiğini söylüyor. Anladığım kadarıyla uçan kuşa borcu var kızın. Ama bununla nefis dalga geçiyor. "Sen artık star oldun" diyenlere, "Ben züğürt starım. Osmantan Bey param nerede?" diyor. Popstar elemelerine katılmak için gittiği otelin önünde devasa bir kuyruk görünce, markete gidip bir şişe Ankara votkasıyla kola aldığını söylüyor. İkisini karıştırıp sarhoş olduğunu ve sıranın kendisine nasıl geldiğini anlamadığını...
Böyle böyle sürüyle hikayesi var Mehtap’ın. Bence müthiş bir sahne ve televizyon karakteri.
Hatta çok taze bir Seda Sayan. Mehtap’a dikkat yani.
n Malezya’nın muhalefet lideri eşcinsel tecavüz skandalı yüzünden Türkiye Büyükelçiliği’ne sığınmış. Çünkü Malezya’da eşcinsellik suçmuş, hapse atılıyormuşsun. Burada suç değil, ama çelişkili şeyler de olmuyor değil.
Eşcinsel derneği Lambda’nın kapatılma gerekçesi mesela. Yazmıştım daha önce. Mahkeme demiş ki: Derneğin adında gay/lezbiyen lafları geçiyor, bunlar da aile yapısına, ahlaka uygun değil. Yanisi şu: Malezya’dan geleni aile yapısına uygun, ama içerdeki değil.