Önceki yaz sezonlarında Çiflikköy’deki Kum Beach’in localarında otlu pide yiyip buz gibi berrak denizinin keyfini süren ve burayı popüler hale getiren İstanbullu kalabalık, artık bu ünlü plajdan soğumuş gibi.
Nedeni de malum. Forbes’in verilerine göre Rusya’nın en zengin üçüncü işadamı olan Mikhail Prokhorov’un ya da Çeşmelilerin seslendiği adıyla Maykıl’ın Kum Beach’i (yeni adı Fun) satın almış olması.
İddialara göre Prokhorov 18 milyon dolara almış Kum Beach’i. Peki buraya ne yapmayı düşünüyor Maykıl?
Kimisi seneye otel yapacak diyor kimisi de böyle kalacak, sadece kendine ev yapacak.
Ama ortada bir hareketlilik olduğu aşikár ve bu da Kum Beach’ten ne olursa olsun vazgeçemeyenleri rahatsız ediyor.
İşte size bu hareketlilikten bir kare. Denizin içinde bir adet kepçe! Fotoğraf cuma günü çekildi.
20 RUS KIZLA SABAHA KADAR EĞLENCE
n Bu arada Maykıl’ın şatafatlı eğlenceleri herkesin dilinde. Burada kiminle konuşsam ballandırarak anlatıyor. Gideceği mekanlara önceden rezervasyon yaptırır, hatta tamamen kapatılmasını sağlarmış Maykıl. Yanında mutlaka 20-30 adet Rus manken kız olurmuş. Onlarla sabaha kadar Dom Perignon şampanyası eşliğinde çılgınlar gibi eğlenirmiş. İçki şişesinin içine elmas atar, elması bulan gecenin şanslı kızı olurmuş, filan...
Rus milyarderlerin Çeşme’ye ilgi göstermesi şu soruyu ister istemez akla getiriyor: Burası da yakın gelecekte Kemer gibi mi olacak?
* Peki Kum Beach’ten soğuyan İstanbullu (ve İzmirli) kitle nereye gidiyor? Daha çok Babylon’un plajına.
Ama Babylon’un gecesinden ise emin olmadım.
Şöyle ki: Cuma günü Babylon’un açılış partisi vardı, yani meşhur "Oldies But Goldies". Ne yalan söylemeli, ilk kez 80’lerden bu kadar sıkıldım. Hele arka arkaya Charlie’nin Melekleri, Star Wars, Kara Şimşek dizilerinin müziklerini uzun uzun çalmadı mı dj, hakikaten gına geldi.
n Bugünlük bu kadar, ama Çeşme günlüğü çarşamba da devam edecek, kurtuluşunuz yok yani.
OKUR ATLASI
n TABUTLARIMIZ PLASTİK OLSA?
"Keyif, gırgır/şamata köşesi gibi görünse de bence Türkiye’nin eğlence haritasına ilişkin sosyolojik çıkarsamaların yapılmasına kaynaklık eden köşenizde kısa da olsa tabut meselesine el attığınızı görünce şaşırdıysam da, daha çok sevindim.
Bu konu gerçekten önemli. Tabutlarımız en adi keresteden, çivileri bile özensizce çakılarak üretiliyor. Islandığı zaman taşınması büyük dert haline geliyor. Tamam, içi kadife kaplı tabutlarla gitmemiz şart değil ama hiç değilse biraz daha çağdaş bir biçimde yolcu edilemez miyiz?
Bir önerim var... Biliyorsunuz hayat giderek yapaylaşıyor. Bir başka deyişle plastik hayatlar yaşıyoruz. O zaman tabutlarımız da plastik olsun. Hem hafif hem hijyenik olur. Şeffaf yapılabilir istenirse. Merhum ya da merhumeyi görür, selamlarız. Ayrıca plastik tabutla gömülürsek, tabutumuz kolay kolay çürümeyeceği için biz de daha geç bozuluruz. (Aydan G.)
* İlginç bir öneri ama plastik olması da bana fena geldi. Bir yandan da gerçek şu: Bu konuda ne kadar çatlak ses çıkarsa çıksın, yine aynı şekilde gidiliyor öteki dünyaya. Değişen bir şey olmuyor. Ama kimbilir, daha çok ses çıkarsa, o zaman belki...
n LAMBDA’YA DESTEK
"Yazılarınızda 2008 İstanbul Gay Pride’a yer verirseniz çok sevinirim. İnanılmaz aktiviteler organize edilmiş, ilginç söyleşiler, komedi gösterileri, paneller, dans gösterileri, partiler ve tabii ki kapanış yürüyüşü. Lambda için çok zor bir yıl, medya onlara ne kadar destek olabilirse, o kadar iyi olur". (Didem)
* Geç kaldım, dün sona erdi tüm etkinlikler. En çok Esmeray adlı transseksüelin yaptığı stand-up şovuna gitmek istiyordum mesela, ona da gidemedim. Ama evet Lambda’ya destek olmak gerekiyor. "Çünkü"sünü bilmeyenler olabilir diye yazayım: İstanbul Valiliği’nin girişimi sonucu yerel mahkeme kapatma karar verdi Lambdaİstanbul LGBTT Dayanışma Derneği için. Nedeni de, "gay/lezbiyen/ travesti" laflarını dernek adı olarak kullandığı için! Aile yapısına, ahlaka, şuna buna aykırı geliyormuş bu laflar. Dernek adının bile aile yapısına uygun olması gerektiğini de ilk kez duyuyorum. Ne acayip bir memleketiz.