Çeşme ve Çiftlikköy’ün biraz ilerisindeki Kum Beach’i deniz üzerindeki locaları, otlu pidesi dolayısıyla daha önce birkaç kere yazmıştım. Çeşme’ye yolunuz düşerse mutlaka gidin diye...
Tekrar aynı şeyleri yazmayacağım tabii, bu kez mevzu Kum Beach’in restoranında yaşanan ilginç bir olay. Kulaktan kulağa dolaşan bu olayı mekanın ortaklarından Alev Çağlar’a sordum, doğruladı.
Hadise özetle şu: Kum Beach’in motelinde kalan bir aile akşam yemeği için restorana gelir.
Garsondan mönüyü isterler. Ancak mönüde yer alan ve içinde domuz etinin olduğu yemeği görünce apar topar garsonu çağırırlar.
Ve domuzun mönüye nasıl girdiği konusunda garsonu sorgulamaya başlarlar.
"Müslüman ülkenin restoranında domuz eti mi satılır" şeklinde ilerleyen tartışma bir süre sonra biter ama kimsede tat tuz kalmaz.
Tamam bu küçük bir olay, belki bir ayrıntı. Ama madem domuzun adını görünce bu kadar tırsıyor ya da nefret ediyorsun, yapacak başka bir sürü şey var: Restorandan kalkıp gitmek, "tövbe tövbe" deyip bonfile yemek ya da aile arasında restoranın "domuzlu" dedikodusunu yapmak...
Taciz etmek, sorgulamak, "öyle değil böyle olmalı" diye diretmek de neyin nesi yahu?
Yanarım yanarım ben o zavallı domuzcuğa yanarım.
Bilse ne krizlere yol açtığını, çok gülerdi herhalde...
Rock’n Coke’a botla gitmek lazım
Geçen yılki Rock’n Coke’a The Cure’un çıktığı gün gidenler bilirler.
Feci bir sağanak bastırmıştı ve ortalık bir anda sel olmuştu.
Ve çamur tepecikleri arasında slalom yapmadan konseri izlemek hayli zor olmuştu.
Bu yıl da aynı şey olabilir. O yüzden tedbirli olup bot giymek lazım.
Gıcır sporlarla ortalıkta dolanmamak, ayrıca lazım...
Öte yandan festivalin kamp biletlerinin çok önceden bitmesi üzerine bir arkadaşım hain bir yorum yaptı geçenlerde: "Demek ki Türk gençliğinin seks ihtiyacı had safhada".
Olabilir mi? Yoksa bu tespit cidden fazla mı kötücül?
Yeniden ’Hayat Ağacı’
Emmy Ödülleri’ni izlerken neredeyse ben de Çarli’nin (hálá taş gibi olan) Melekleri gibi ünlü yapımcı Aaron Spelling’e şükranlarımı filan sunacaktım.
Meğer amca (böyle hitap ettiğim için affet Aaron) ne çok meşhur diziye imza atmış: Hanedan, Aşk Gemisi, Hart to Hart (yani "Tehlike Çemberi"), Charlie’nin Melekleri, Melrose Palace ve Beverly Hills 90210 (yani "Evimiz Hollywood"da)...
Adamın imza attığı işler uzadıkça uzuyor, ama eski diziler söz konusu olduğunda benim aklıma hep "Hayat Ağacı" geliyor. Hatırlayın, dizinin meşhur seksi sarışını Sam (yani Kelly Rutherford) bir yarışmanın davetlisi olarak Türkiye’ye bile gelmişti.
Ve işte günün retro haberi: Yaz boyu deli gibi tanıtımı yapılan, nihayet ekim başı gibi yayına gireceğini duyduğum Show Plus adlı yeni Digitürk kanalında "Hayat Ağacı" tekrar yayınlanacakmış.
Kısacası Sam’in fettanlıklarına yeniden kavuşacağız, hadi bakalım.
Deniz Seki’ye ne oldu?
Deniz Seki, Kadir İnanır’la "Pişman Değilim" adlı bir dizi çekiyor malum.
Ancak son günlerde sete sürekli geç geliyor ya da hiç gelemiyormuş.
Haliyle bu durum hem Kadirizm’e hem de set çalışanlarına dokunmaya başlamış.
Sette dolaşan dedikodular ise Dallasvari: Söylenen o ki, Seki son günlerde fazlasıyla "Sue Ellen" modunda takılıyormuş. Yani fazla alkol alıyormuş.
Bu yüzden hastaneye kaldırıldığı, hatta yerine başka bir oyuncu arandığı bile söyleniyor ünlü şarkıcının.