Çaya değil, eser bakmaya beklerim

 Dizi dizi alışveriş merkezimiz var. Hepsi ultra oyuncaklı, süslü.

Haberin Devamı

Lüks ya da ulaşılabilir markalarıyla seçenekleri sonsuz.  
Bu alışveriş merkezlerinde gayet iyi kafe, restoranlar da mevcut.   
Aynı şekilde peş peşe yükselen rezidanslar da cabası.
Hepsi modern, konforlu.
Sporunu orada yapıyorsun, havuzunda yüzüyorsun.  
Kuru temizlemecin, terzin, şuyun buyun hepsi orada.
Belli bir yaşam tarzı vaat ediyorlar.
Eskisi kadar sık olmasa da yeni mekanlar da açılıyor.
Hepsine milyonlar dökülüyor, çılgınca masraf yapılıyor.
Yani her şey aslında iyi hoş. Paket gıcır.

YENİ MODA: SANAT

Ama hep bir şeyler eksikti işte. Ruh yoktu.
Az çok herkes farkındaydı. O yüzden sanat keşfedildi.
Klişe ama doğru: Bir sanat eseri üzerine asıldığı sıradan bir betonu bile güzelleştirebilir.
Bu yüzden mekanlar sanata kapılarını daha çok açtı.          
Lucca’daki sergili partilerle başlayan bu süreç Hudson’la devam etti, oradan diğer mekanlara sirayet etti.  
Misal, en son Setup’ta 12 sanatçının GD Frescobol kaykayları üzerine yaptığı işler sergilendi.  
Satılan eserlerin geliri ÇABA Genç’e bağışlandı.  
Evet, bir yandan da bu tarz yeni işbirlikleri doğdu.  
Markalar ve dernekler işin içine dahil oldu.
Tüm bunlar da yetmedi.
Geçen hafta Art On Galeri ilginç bir şey yaptı.  
Portfolyosundaki sanatçılardan bazılarını Kadıköy’deki Mina Towers içinde sergiledi, “Evde Sanat” başlığıyla.  
Amaç, genç sanatçıların eserlerini rezidanslarda oturanlara ulaştırmak, buradan yeni bir piyasa yaratabilmekti.  
Bu tür girişimlerin sanırım iki etkisi olacak:
◊ Sanat eseri edinmek moda halini alacak, “Çaya değil, eser bakmaya beklerim” cümlesi normal bir cümle halini alacak. Bu iyi ya da kötü; tartışılır.
Ama nasıl evine son model bir plazma alıyorsan onun yanına bir de eser koymak şık bir hareket halini alacak.
Hatta evine gelenler o televizyondan çok eserle ilgilenecek.
◊ Bu durum genç sanatçılara yeni kapılar açacak ama bir yandan da sanatın içeriğini boşaltma riski taşıyacak.
Çünkü bir esere bakmak var, bir de görmek...
Sadece bakıp geçmek de eser sahibi için kalp kırıcı olabilir. 

Haberin Devamı

Şehirde en son ne oldu

Haberin Devamı

◊ BU SPORU BANA LÜTFEDER MİSİNİZ

Yer, Metin Hara’nın İnsana Güven adlı kişisel gelişim merkezi.
Olay, Elif Boyner’in Sweaters adlı mobil uygulamasının tanıtımı.
Elif’e sordum, “Nedir bu aplikasyonun olayı?” diye.
Amaç spor yapanları bir araya getirmek, bir sporcu topluluğu oluşturmakmış.
En basit misal: O sabah yalnız koşmak mı istemiyorsun?
Senin gibi o saatte koşacak olanları buluyor ve takım arkadaşlığı teklif edebiliyorsun.

◊ EL SIKIŞ, HİPNOTİZE OL 

Sweaters etkinliğinde Metin Hara bir hipnozcudan bahsetti, Travis Fox.
Adam seninle el sıkıştığı anda düşüp bayılıyor, anında hipnotize oluyormuşsun.
“Yok artık” dedim Metin’e, inanmadım. “Gör bak” dedi o da.
Yakında geliyormuş hipnozcu Travis.
El sıkışmaya gideceğim tırsa tırsa.

Haberin Devamı

Popüler Mekan Top 10  

1. Aman da Bravo (Reşitpaşa / Yeni nesil lokanta)
2. Basta! Street Food (Kadıköy / Gurme Dürümcü)
3. Kase No16 (Topağacı / Restoran)
4. Havan’dan (Reşitpaşa/ Restoran)
5. Elbet (Etiler / Et Lokantası)
6. Bi Nevi Deli (Etiler / Yeni nesil lokanta)
7. La Petite Maison (İstinye Park / Fransız Mutfağı)
8. Must (Nişantaşı / Bar-Restoran)
9. Hazine (Cihangir / Bar- Restoran)
10. Teras Emirgan (Emirgan / Bar- Restoran) 

 

Yazarın Tüm Yazıları