Paylaş
Neler oluyor, nasıl değişiyoruz,bu zamanın ruhu ne? Bu yazıda biraz bunu toparlamaya çalıştım. Gördüğümce
gözlemlediğimce, buyrunuz...
ARTIK İDOLLER YOK
Birine sonuna kadar hayran olmak, onu idol olarak bellemek yok. Kahramanlara tapmak da...
Tam aksine herkes anında idol, fenomen, kahraman olabilir. Ertesi gün de aynı hızla unutulabilir! Çünkü herkese erişim çok kolay. Kimse görünmez değil. Ulaşılmaz da...
KARİYER BASAMAKLARINI TIRMANMAK DA NEYMİŞ
Yıllarını tek bir kariyere adamak, bu uğurda saatlerce çalışmak ve sonra en tepeye gelme duygusu/hırsı giderek kayboluyor. “Neden onca zaman bekleyeyim ki?” duygusu/sakinliği hakim. Kariyer basamağı çıkmak bu yüzden hayli demode, vakit kaybı olarak görülen bir durum.
Tek bir basamak çıkıp o noktayı korumaya çalışmak, bir yandan da hayatın tadını çıkartmak çok
daha değerli bugünlerde. Bu yüzdendir ki, yeni nesil fazlasıyla tembel, kolaycı bulunuyor. Ama kariyerinin en tepe noktasına gelmiş eski nesil de giderek iki-üç kariyeri birden sıkıştırmaya başlıyor hayatına.
Mesela bir üst düzey yönetici aniden işinden ayrılıp şarap üreticisi oluyor. Ya da hayatı boyunca yapmak istediği hobisini
gerçekleştirmeye başlıyor. Daha çok yerine daha azı kabulleniyor. Onunla mutlu olmayı öğreniyor.
HER ŞEY AYNI ANDA OLSUN DUYGUSU
İlişkilerde durum karmaşık.
Her şey aynı anda yaşansın, hiçbir şeyden eksik kalınmasın, tek bir boyutla yetinilmesin isteniyor.
Örnekle açıklayayım: Diyelim ki biri evleniyor.
Ama aynı anda başka aşklar/ sevgililer de olsun istiyor hayatında.
Evliliği de istiyor sürekli
başka elmaları ısırmayı da...
Ya da bir gün kadın sevgilisiyle el ele gördüğünüz bir erkeği ertesi hafta bir başka erkekle tutku dolu bir şekilde öpüşürken
rastlayabiliyorsunuz.
Geçişler hızlı, beklenmedik
ve dediğim gibi “her şey aynı
anda.”
BAĞLANTIDA OLMA TUTKUSU
Akıllı telefonlar sayesinde gelişen bir tutku/duygu. Başkalarının hayatına anında bağlanıp onların neler yaptığını profillerinden görebildiğimiz için bundan vazgeçmek de istemiyoruz. Her yerde her şekilde bağlantıda kalıp bizim dışımızda olup bitenlerden haberdar olmak en büyük çılgınlık. Bu yüzden bir restorana gidildiğinde sorulan ilk şey çoğu zaman menü filan değil, “İnternet ağınızın şifresi nedir?” oluyor. Bağlantıda olmak sadece bu da değil. Seyahatle de ilgili. On yıl önce böyle değildik. Dünyayla
bağlantıda olmak pahalı bir şey olarak görülürdü.
Tur şirketleriyle gezip tozanlar sanki belli bir gruptu. Bu çoktan aşıldı. Başka ülkelere gidip gelmek için tek bir seçenek yok, çok seçenek var. Dahası, seyahatin incelikleri keşfedildi. Dünyadaki belli sosyal gruplara üye olarak daha ayrıcalıklı, daha niş, daha zevkli şeyler görmek/tatmak daha değerli şu anda.
BEDENİNE BAKTIĞIN ORANDA SAYGI GÖRÜYORSUN
Saygı görmenin en önemli unsuru bu oldu: Bedenine önem gösterip göstermediğin... Spor yapıyorsan, organik beslenebiliyorsan, kısacası bedenine arabana/evine baktığın kadar titizleniyorsan sosyal çevrende acayip değerli biri oluyorsun.
10 yıl önce şöyle sohbetler yoktu mesela: “İntolerans testi yaptırdın mı? Belki de mayalı şeyler yememen gerekiyor.”
BU KONULAR ARTIK MARJİNAL DEĞİL
Ekolojik ve spritüel konularla ilgilenenler, bu konularda kitaplar okuyup bu tarz yaşamaya çalışanlar eskiden marjinalize edilirdi. Artık böyle değil. Bu zamanda herkes bir ucundan çevreci ve spritüel. Bu iki alandaki farkındalık herkese bulaştı neredeyse.
“Enerji” lafı dillerde, “meditasyon” günaydın demek kadar sıradan artık.
HES barajları üzerine fikir yürütmeye ya da şehirdeki parkların azlığından bahsetmeye kalksanız on yıl önce, “Önceliğimiz bunlar mı?” diye önünüze duvar çekerlerdi. Şimdi ise tam tersi...
Paylaş