Paylaş
Bunu söyleyen kişi Discovery Networks’ün yaptırdığı dünya merak araştırması sonuçlarını aktaran Stephen Royle.
Lütfi Kırdar’da yapılan Brand Week’in konuşmacılarından biriydi Royle ve araştırmayı anlatmadan önce şu kısa analizi yaptı:
“Bir zamanlar bilgi çok azdı. Bilgiyi kontrol eden, dünyayı da kontrol ederdi.
Bilgi güç anlamına geliyordu. Derken aşırıya kaçtık, hepimiz bilgiye boğulduk.
Bilgi strese dönüştü. Şimdi ise bilginin hazza dönüştüğü Merak Çağı’na girdik.
Merak Çağı’nın insanları bilgi denizinde boğulmuyor, onlar yeni rönesans insanları.”
Peki Merak Çağı’nın bu yeni rönesans insanlarının özellikleri neymiş?
Sayayım:
* YouTube ya da sosyal medyadan aldıkları anlık, kısa bilgiler abur cubur atıştırmak gibi bir alışkanlık, sakinleşiyorlar. Uzun içeriğe sadece dinlenirken başvuruyorlar.
* Bu çağın insanlarının gerçek hayattaki davranışları artık sosyal medyadaki haber akışlarına benziyor! Mesela sohbet koyulaşıp konu konuyu açtıkça cep telefonları ortaya çıkıyor: Fotoğraflar, caps’ler, filmler... “Bunu gördün mü?”, “Şöyle bir bilgi dolanıyor, okudun mu?” deniliyor. Lakin Merak Çağı insanı sadece bu bilgilere ulaşmakla yetinmiyor. İlginç olmak ya da takip edilmek adına bu bilgileri bir araya getirip kendi görüşünü, fikrini de oluşturuyor.
* Merak Çağı insanının tek bir işi yok! Herkes kendini birkaç kariyerle birden tanıtıyor. Sanatçı-fotoğrafçı-İK yöneticisi ya da moda blogcusu-satış görevlisi gibi...
Düz çizgide ilerleyen o eski özgeçmişler artık yok. Çünkü Merak Çağı insanı bunu sıkıcı buluyor!
* Bir şey daha: Bu çağın insanı doğuştan “network”çü, yani birbirinden farklı insanlarla iletişim ağı kurmaya meraklı. Merak araştırmasına katılanların çoğu bir partiye gittiklerinde birçok insanla birden konuştuğunu, sürekli yeni insanlar tanıdığını söylemiş.
* Devamı var, ama uzun içerik biliyorum ki sıkıyor, o yüzden burada kesiyorum.
Devamı yarın! Azıcık merak edin.
Livaneli gecesinin karnesi
Zülfü Livaneli’nin müziğiyle tanışmama vesile olan teyzemin çocuklarıdır. O zamanlar hepsi üniversiteye gidiyordu, ben ise bir yeni yetme. Her seferinde ciddi bir edayla onun kasetlerini dinlemelerine tanık oluyordum ve o şarkılarla hüzünlenişlerine:
Karlı Kayın Ormanı, Kardeşin Duymaz, Sus Söyleme, Gözlerin...
Salı gecesi Livaneli’nin 50. sanat yılı nedeniyle Zorlu PSM’de yapılan konserde ister istemez o günlere gittim.
Gelirinin ÇABA Derneği’ne bağışlandığı konserde peş peşe ünlü isimler sahne alıp Livaneli’nin şarkılarını söyledi. İşte o ünlülerden bazılarının performansına bugünkü Onur’un verdiği notlar:
* LİNET / Sevda Değil: ağdalı, fazla gürül gürül söyledi şarkıyı Linet. Bu şarkıyı böyle dinlemeye alışık olmadığımdan yadırgadım biraz.
* FERİDUN DÜZAĞAÇ / Kardeşin Duymaz: Gayet sade, gayet şarkının duygusunda yorumladı Düzağaç. Çok sevdim.
* GÖKSEL / Karlı Kayın Ormanında: Önce biraz tedirgin başladı ama sonra aldı yürüdü. Nefis yorumladı, hatta tüylerimizi diken diken etti. Bravo Göksel!
* YENİ TÜRKÜ / Gözlerin: Derya Köroğlu’nun sesinden soluksuz dinledik.
* SILA / Belalım: Her kelimeye o kadar çok vurgu yaptı ki, şarkının kendisinden biraz uzaklaştı. Sanırım pek sevemedim bu yorumu.
* FUNDA ARAR / Zor Yıllar: Zor bir şarkı Zor Yıllar. Funda daha değişik bir yorum katmış, kendi şarkılarından birini söyler gibi rahat, kendinden emindi.
* KENAN DOĞULU / Özgürlük: Hatalı bir şarkı seçimi olmuş. Çünkü Özgürlük’ü fazla poplaştırmış Kenan. Keşke başka bir şarkı seçseymiş.
* YAŞAR Gün Olur: En iyi performanslardan biri. Öyle içten söyledi ki, çok iyiydi.
* SEZEN AKSU / Günlerimiz: “Ölen arkadaşlar gibi sessiz ve sitemsiz” derken bir ara ağlayacak gibi oldu, çok duygusaldı.
Ve çok çok Sezen.
Amerika bize mi benzedi
Trump’ın seçilmesinden sonra iki gündür tüm kafe masalarında aynı geyik dönüyor: Amerika bize benzedi! “Çünkü” deniyor, “Oy dağılımı aynı bizim gibi. İç kesimler Trump’çı, kıyı kesimler Hillary’ci”.
“Çünkü” deniyor, “Trump’ın seçilmesi bazı Amerikalılarda öyle büyük korku yarattı ki, Kanada’nın vatandaşlık başvuru sitesi bile çöktü!”
“Çünkü” deniyor, “Artık onların da endişeli modernleri var”.
Eh, hepsi de az çok doğru.
Ben en çok Hillary’ye destek veren ünlülerin şimdi de Başkan Trump’a karşı duygularını açık açık söylemelerini “Vayy!” diyerek izliyorum. Mesela Lady Gaga’nın Trump Tower önüne gidip protesto fotoğrafı çektirmesini...
Mesela Madonna’nın “Teslim olmayacağız” diye coşmasını...
Neden “Vayy!” diyorum? Çünkü bizim ünlülerden dolayı alışık olmadığımız samimiyette davranışlar bunlar: Korkmuyor, tırsmıyorlar...
Galiba Amerika’nın bir tek bu yönü bize benzemedi.
Paylaş