Bu yaz: Şezlongda aşk muhasebesi

Nasıl yazlık albüm denen bir şey varsa yazlık kitap denen bir şey de var. Can Dündar’ın yeni kitabı Aşka Veda tam da bu kategoriden.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eb2182f018fbb8f8ad2e35

Bu yaz Bodrum’da, Çeşme’de ve benzeri popüler tatil diyarlarının  şezlonglarında güneş yağına bulanmış olarak sıkça görebiliriz Dündar’ın kitabını.
Çünkü aşktan bahsediyor.
Dündar her ne kadar aşka veda edip günümüz ilişkilerinin hesaplı kitaplı olduğunu söylese de, yani “aşka hem cesaretin hem de vaktin yok” diye şezlongda sere serpe yatan şehirli kadını ve erkeği tatlı tatlı eleştirse de, bu yaz da vaziyet değişmeyecek aslında.
Şezlongda kitabı okur okumaz başlayan başlayan “Ay evet, tam da böyle” hüznü, gece çıkılan barda hızla unutulacak.
Ve o gecenin kolay limanı kimse artık, hızla onun yatağına/limanına demirlenecek.
Ertesi gün kaldığı yerden kitaba devam edip hüzünlenilmeye devam edilecek. Bir yandan da komşu şezlongdaki kankayla dün gecenin muhasebesi yapılacak,
“Nasıldı?” diye başlayan “Yapma ya, kötü müydü performans?” diye biten (bu muhabbette cinsiyet fark etmiyor; kadın da erkek de kütür kütür yapıyor malumunuz.)
Şimdinin durumu üç aşağı beş yukarı bu.
Dündar’a tek katılmadığım nokta, “oysa eskiden böyle değildi, şimdi neden böyle” diye sürüp giden geçmiş bahar mimozaları edebiyatı/temcit pilavı...
Kuşakları/dönemleri karşılaştırmak en fena/en çıkışsız şey.
Tamam, şimdi böyle yaşanıyor ilişkiler.
Kimse o buz mavisi jean pantolonu giymese de, çantasında sürekli prezervatif taşıyor (ki bu iyi bir şey).
Ve belki biraz da bu tarz yaşamaya ihtiyaç var.
Olamaz mı acaba?
YAZIYA EK: Can Dündar kitapla ilgili şunları söylüyor:
“Bugün artık insanların aşka vakti de yok, cesareti de...
Ve aşkta başarı oranı çok düşük... Başarı hırsı, cesaret eksikliği, kariyer düşkünlüğü, haz düşkünlüğü, yani ben işin sadece keyifli yanlarını alayım, sorun kısmıyla ilgilenmeyeyim hedonizmi var.
Ben üzülmeyeyim, ama iyi bir ilişkim olsun istiyor insanlar.
Öyle bir şey yok ki. Aşk Adana kebap gibi, tadı acısında.
Acısını çekmeden tadına varamazsınız.”

Haberin Devamı

Nasıl geçti habersiz hafta sonu

Haberin Devamı

- NU TERAS... “Bizim mekanlar sürekli kendini değiştirip duruyor, neden oldukları gibi kalamıyorlar” diye bazen vık vık söyleniyoruz ya. Bakınız Nu Pera ve yazlık teras versiyonu Nu Teras yıllardır aynı, değişmiyor.
Barın yeri, meşhur cam pistin konumu, hatta asansör girişinde sizi bekleyen kibar görevli bile aynı...
Cuma gecesi Nu Teras’a gittiğimizde yine eğlendik, yine dans ettik. Ama aynı olmasına itiraz ettiğim tek bir şey oldu: O da müzikler. Birkaç güncel hit sonrası dön dolaş geçen yazların şarkılarını dinlemek zorunda kalmak pek de hoş olmuyor nitekim.
- LA TORRE... Etiler’deki Le Meridien Oteli 24 Mayıs’ta yapacağı açılış partisiyle “ben buradayım” diyecek.
Ama ondan önce otelin dördüncü katındaki La Torre Restoran ve tepesindeki panoramik manzaralı roof bar sessiz sedasız hizmete girdi bile.
Cumartesi akşamı La Torre’de yemek yerken beni en çok şaşırtan modern Türk börekleri kreasyonu diye adlandırılmış ara sıcak tabağıydı. Muhteviyatında şunları barındırıyor tabak:
Pastırmalı kadayıf böreği, levrekli baklava böreği ve ördek butla doldurulmuş gül aromalı güllaç böreği...
Özellikle levrekli olana “nasıl yani?” demeniz mümkün, ama tadına bakınca pek de nahoş olmadığını söylemem gerek.
La Torre’deki esas favorim ise tarhanalı somon oldu.
Genç şef Tarkan Özdemir’in nereden aklına esti bu ikisini birleştirmek bilinmez; ama teriyaki soslu bildik somonları yemekten sıkılan şehir gurmelerinin ilgisini çekecektir bu Türk ezgili somon.

Yazarın Tüm Yazıları