Bu kız saf kötülük yok içinde

Hani müzik kanallarında olur ya, cumartesi-pazar bir şarkıcının kliplerini özel olarak bol bol yayınlar ve buna da "bilmem kim weekend" derler.

İşte benim hafta sonum da bir bakıma öyle oldu: Hande Yener weekend!

Çünkü iki gece üst üste Hande Yener ve saz arkadaşlarıyla gezip tozdum. Vokalisti Canan, son albümdeki muhteşem düzenlemeleri yapan "cool" adam Erdem Kınay ve tabii epeydir bu sütunlara konuk olmayan sevgili F.D (dişi olan).

İlk gece Erdem Kınay’ın doğum günüymüş, Ulus 29’da toplandı grup. Sonradan Tuba Ünsal ve modacı Hakan Yıldırım da iştirak etti mini partiye. İkinci gece ise yeni albümü kutlandı Hande’nin. Önce Blackk’te, ardından final Ulus 29’da. Bu partilemeler boyunca bile Hande’nin işini ne kadar (detay detay) ciddiye aldığını görüp şaşırdım.

Bir telefon mesajı geliyordu mesela, "Bir benzincide albüm 10 YTL’den satılıyormuş" diye. Hande hemen ilgileniyordu meseleyle (Hatırlatma: Yener’in 15 şarkılık son CD’si 7.5 YTL’den satılıyor).

Bu arada her gidilen yerde malum hitin, "Kelepçe"nin yani, çalındığını söylemeye gerek yok sanırım. Özellikle şu dizeler kadınlar arasında (bağır çağır) dile düşmüş durumda: "Başka şey yok aşk var gözümde, bu kız saf, kötülük yok içinde..."

Blackk otobüs gibi miydi ne?

Evet, Blackk’te bir ara böyle düşündüm. Çünkü mekan koridor gibi ve her köşesinde o bildik kulüp standları var. Çevresinde ise yığınla insan. Ve bunların arasından geçmeye çalışan kravatlı garsonlar...

Bu arada garson demişken, o kadar çok garson var ki Blackk’te, bir ara önüm arkam sağım solum "sobe" şeklindeydik. Peki o kadar garson işe yarıyor mu? En basit misal: Bir tane bardak istedim mesela, yarım saat gelmedi. Sonra (gördüğüm tüm garsonlara söyleyince) dört tane filan aynı anda geldi!

Neyse bu otobüs atmosferi hariç, Blacck’in dekorasyonunu sevdim ben. Duvarlar ve tavan simsiyah zaten. Bir de tepenizde dev bir disko topu (son zamanlarda artık tüm mekanların ana elementi oldu yılların topu).

Lakin, "Yahu bu top tepemize düşerse çizgi filmlerdeki gibi kağıt oluruz" diye paranoya yapmadık değil. Herhalde sağlamdır tutunduğu dal.

Blacck’in kitlesine gelince... Şu isimleri sıralasam herhalde anlaşılır: Can Akçay, Barbaros Şansal, Mehmet Aslan, Melissa Mızraklı, Türkan Şoray’ın kızı Yağmur (valla yakından bakınca 40 yaşında gibi görünüyor. O ne ağır assolist makyajı) ve tıpkı Yağmur gibi büyük gözüken ama en fazla 20 yaşındaki genç kızlar.

Unutmadan, "Nerede bu Blackk?" diyene, Kuruçeşme’deki (eski) Zihni desem yeterli herhalde.

Korumalarıyla spora gelenler

Beş-on tane korumasıyla gece kulübüne gireni görmüştüm, ama aynı şekilde spor salonuna geleni tayahhül edemezdi (fit) gönül.

Oluyormuş işte, (yine) gözlerimle gördüm. Soyunma odasında korumasına şöyle diyordu korunan: "Kravatım, gömleğim, donum?" Gerçi kibardı en azından, daha fenası da varmış çünkü. Zamanında İzzet Yıldızhan’ın gittiği bir salona üye olan arkadaşım anlatıyor. Salona korumalarıyla gelirmiş Yıldızhan.

Sauna kapısında ayrı koruma, kardio yanında ayrı koruma filan.

Buraya kadar tamam, şaşırmadık, hatta alıştık. Ama terlediği anda atletini değiştirmek ister ve korumalarına şöyle seslenirmiş Yıldızhan, "Gidin pazardan atlet alın, gelin!"

Bir de torbalanma hikayesi var Yıldızhan hakkında, inanılmaz. Spor yaparken daha çok terlemek adına koltuklarının altına torbalar bağlayıp üzerine eşofman giyermiş ünlü türkücü. Sonradan eğitmeni "yarardan çok zarar" diye çıkarmasını rica etmiş torbaları.

Eğlence dünyası ve son trendler ONUR BAŞTÜRK’ün yorumuyla cebinizde. BLOG OBASTURK yazıp Turkcell 2727’ye gönderin, size de gelsin.
Yazarın Tüm Yazıları