Paylaş
O sekiz ay boyunca ne oldu; bir yerlerde rastlaşmadılar mı, gece yarısı dayanamayıp birbirlerine bir WhatsApp mesajı dahi atmadılar mı, “Bir daha asla onun yüzünü görmem, Allah belasını versin” gibi öfkeli laflar etmediler mi arkadaş ortamlarında, bilmiyoruz, bilemiyoruz.
Bildiğimiz ve görünen köy: Aşk, araya isterse sekiz ay girsin kaldığı yerden devam ediyormuş, edebiliyormuş.
Bu devirde de böyle şeyler olabiliyormuş yani:
Gönül demirlediği limandan gitmek istemeyince akıl ona engel olamıyormuş.
YİNE AYRILABİLİRLER
Herkes şimdi onlara, “Ay artık evlenirler” diye bakıyor. Malum, en klasik bakış açısı bu.
Bundan sonraki bildik aşama. Bir yastıkta kocamak, beraber fatura ödemek.
Oysa onların ilişki trafiğinde durum hiç de öyle olmayabilir.
Hayat bu, yine ayrılabilirler. Ama elbette bu tam bir ayrılık asla olmaz.
Çünkü aralarında -benim gördüğüm, algıladığım, duyduğum- sıkı bir bağ var.
O bağ nedeniyle yeniden ve yeniden sürekli bir araya gelebilirler.
Bu nedenle Sıla ile Ahmet Kural’ı sinemanın çok popüler iki karakterine benzetiyorum ben:
Celine ve Jesse’e!
SIRILSIKLAM AŞIK
Bildiniz, Richard Linklater’ın yönettiği “Before”lu serinin karakterleri.
Celine ve Jesse 1995’teki Before Sunrise filminde önce Viyana’da bir trende tanıştılar.
Dokuz yıl aradan sonra ise yolları Paris’te kesişti. Before Sunset filminde.
Ve en son 2013’te, ikiliyi bu kez Before Midnight filmiyle Yunanistan’da buluşturdu yönetmen.
Tüm seri boyunca sokakları arşınlayıp aşk, evlilik, ilişkiler ve felsefe üzerine kelimeleri yoran ikilinin arasındaki bu kopmayan bağı sinemaseverler hep çok benimsedi.
Hatta o bağı hem gerçekçi hem de romantik buldu.
Sıla ve Ahmet de bu iki sinema karakterini anımsatıyor işte.
Aradan sekiz ay da geçse ya da sekiz yıl, onlar “bir gün sonra buluşmuş gibi” devam etmeye hazırlar. Aralarındaki aşk, bağ, heyecan; artık adı her ne ise, ondan dolayı...
Çünkü bildiğim o ki, Sıla sırılsıklam aşık!
En açık sözlü modacı
Son dönemin en popüler moda tasarımcılarından biri Simon Porte Jacquemus.
İlk erkek koleksiyonunu çıkaran Jacquemus, GQ Dergisi’nin son sayısına verdiği röportajda “Neden erkek kıyafetleri için bunca sene beklediniz?” sorusuna şu yanıtı vermiş:
“Bunu önceden yapmış olsaydım benim için o kadar doğal bir süreç olmazdı. Şu an bir erkeğe aşık olduğum için erkek modasıyla da ilk kez ilgileniyorum. Ve erkekler hakkında hikayeler anlatmak için heyecan duyuyorum”.
Jacquemus’un sözleri hem açık sözlü hem de bildik moda tasarımcılarının entrikalı hallerinden uzak değil mi
sizce de?
Bunu da denedim
Neyi mi? Yavaş yavaş popüler olmaya başlayan CoreAlign denen egzersiz aletini.
Bir pilates delisi olarak hali hazırda CoreAlign’la yapılan bazı hareketleri gittiğim stüdyoda zaten yapıyordum ama işi bir de ustasından öğreneyim dedim ve Ertan Aydoğdu’nun Anadolu Yakası’ndaki stüdyosuna gittim.
İşte CoreAlign deneyiminden aklımda kalanlar:
◊ CoreAlign’da pilatesten farklı olarak neredeyse tüm hareketlerin çoğu ayakta yapılıyor.
◊ Zeminin hareketli oluşu insanı acayip zorluyor, karnı sürekli çelik gibi tutmak zorunda kalıyorsun.
◊ En ufak kusurlu duruşu affetmiyor, düzeltmek zorunda hissediyorsun.
Paylaş