Paylaş
“1666’daki Büyük Londra Yangını yanmaz tuğla yapısını yaratan bina kodlarıyla sonuçlandı. 19. yüzyıl ortalarındaki kolera salgını Thames Nehri’nin temizlenmesine ve modern bir kanalizasyon sisteminin oluşturulmasına yol açtı.
1918 ve 1920 sonundaki son büyük salgında karantinalarla tanıştık ama hemen ardından sosyal ve kültürel bir devrim başladı. Büyük mağazalar, sinemalar ve stadyumlar inşa edildi; yani insanların toplanacağı büyük alanlar yapıldı.
COVID-19 salgınında ise insanların, ürünlerin ve bilginin hareketliliğindeki çarpıcı artışa şahit olduk. Kısacası her kriz dönüşümü hızlandırdı”.
Foster’a göre bu salgın sonrasında da aynı şey olacak.
Hatta dönüşümün ilk habercilerinden biri olarak, kendi fikrini ve projesini açıklıyor ünlü mimar: Üçüncü bir yer fikri!
İnsanların işbirliği ve yaratıcılık için bir araya gelebileceği, evler ve ofislerden uzakta kurulacak “üçüncü alan”ın ana damarı şu: Herkese açık olması.
Foster ilk üçüncü alan projesini “InnHub La Punt” adıyla İsviçre’deki Engadin Vadisi’ne yapıyor.
Projenin yerel halka, turistlere, teknoloji şirketlerine, yeni kurulan şirketlere, üniversitelere açık olacağını, yaratıcılık ve tartışma için yepyeni bir alan sunacağını söylüyor.
Bana bir tür “fikirlerin çarpışacağı, küçük markaların birbiriyle işbirliği içinde olacağı, alışverişsiz yeni nesil bir AVM” gibi geldi bu proje.
Çünkü insanlar salgın sonrası en çok sosyalleşmeyi özleyecek.
Ama laf olsun sosyalleşmesinden ziyade, üretmek için bir araya gelinen sosyalleşmeyi.
Anlaşılan o ki salgın öncesinin, yani eski normalin mevcut alanları da (kafeler, sinemalar, AVM’ler, fuar alanları, ofisler) artık yetersiz ve hatta anlamsız bulunacak.
Hani eski fabrikalar günümüzde sanat galerisi ya da otele filan dönüşüyor ya, bir beş ya da on yıl sonra AVM’lerin de bu şekilde dönüşeceğini göreceğiz galiba.
Sosyal mesafeni üzerinde taşı!
Fikirler bitmiyor.
Salgının etkileri her şeyi dönüştürüyor.
Bir başka örnek daha:
Bu yılın haziran ayında yapılacak Londra Tasarım Bienali ve uluslararası düşünce kuruluşu Chatham House, “Kriz Çağında Tasarım” projesi başlattı.
Bu projeye yüzlerce başvuru oldu.
O projelerden biri de “Bounding Spaces”.
Tasarımcı Anna-Sophie Dienemann’ın yarattığı bu koleksiyonun kullanımı çok basit.
Yanınıza biri yaklaştığı zaman belinizde duran ve bir paleti andıran minik çadırınızı açıyorsunuz! Böylece kendiliğinden karşınızdakiyle sosyal mesafeyi korumuş oluyorsunuz.
Belki böyle bir tasarımla dolaşmak istemeyebilirsiniz ama anlaşılan o ki sosyal mesafe salgın bitse dahi kalıcı bir duruma dönüşecek.
Fütüristik kütüphane
Bu yıl sonu bitmesi planlanan bir başka proje de aslında Norman Foster’ın bahsettiği üçüncü alan fikrine uygun geldi bana:
Çin şehri Haikou’da yapımı süren Wormhole Kütüphanesi.
MAD Architects’in yaptığı bu fütüristik kütüphane, adı üstünde, bir solucan deliği gibi kıvrımlarla ilerliyor.
Kütüphane iki ayrı bölüme ayrılıyor.
İlk bölüm okuma alanı, kafe ve teras bölümü.
İkinci bölüm ise bisiklet park sistemini de içeren herkese açık dinlenme alanı.
Paylaş