Bir Londra günlüğü (kısım iki)

EKSTRA BİR KİBARLIK... Noel yaklaştığı için mi böyle bilmiyorum, ama günlük hayatta karşılaştığım Londralılar bu kez haddinden fazla kibardı.

Haberin Devamı

Mesela gece 22.00 gibi metroya biniyorduk. Bilet satan görevli, “Tek yön mü alıyorsunuz? Gidiş-dönüş almayacak mısınız? Peki nasıl geri döneceksiniz?” filan dedi endişe içinde. Annem gibiydi. “Yahu sanane kuzum?” diyecektim. Hani az kalmıştı.
KALDIK MI BURADA... Pazar sabahı itibariyle ilk haber geldi, “Heathrow kesinlikle kapanmış”. Ne uçak kalkıyor ne de inebiliyormuş. Pist buzlanmış/karla kaplıymış. TV’lerde sürekli Heathrow görüntüleri... Uzmanlar tartışıyor, “nerede hata yaptık, iki santim karla nasıl da tuş olduk” diye.
Aynen bizdeki gibi yani...
Gel gör ki, bizde bu kadarcık kardan hayatta kapanmazdı havalimanı.
Ne yapılır edilir açılırdı pistler uçuşlara.
İngilizler bu konuda hem fazla tedbirsiz hem de fazla kuralcı.
Pratik davranıp bir şey yapmaktansa havalimanı kapatmak onlara daha kolay geliyor, orası kesin.
FARKLI İTALYAN: LATIUM... Salomanje ve Sortie’nin sahibi Erol Kaynar bundan üç yıl evvel Philippe Starck tasarımı meşhur Sanderson Otel’de kalırken resepsiyon görevlilerine sormuş, “Şehirdeki en iyi İtalyan restoranı hangisidir?” diye.
Sanderson’dakiler şöyle yanıt vermiş: “Torpil yaptığımızı düşüneceksiniz ama en iyi İtalyan karşı kaldırımımızda!”
Kaynar karşı kaldırımdaki bu restorana, yani Latium’a gitmiş ve çok memnun kalmış. Dahası, Latium’un aşçısı ve ortağı Maurizio Morelli’yle hem arkadaş olmuş hem de onunla beraber İstanbul’da bir İtalyan restoranı açmaya karar vermiş.
Kaynar’ın bu hayali nihayet gerçek oluyor. Morelli’yle ortak açacakları İtalyan restoranı Cento per Cento, ocak ayında Abdi İpekçi Caddesi’nde yerini alıyor. Morelli’nin Londra’daki İtalyan’ı Latium’a gittim. Bildik İtalyan lokantaları gibi değil. Deneysel tatlara açık bir İtalyan yapmış Morelli.
Mesela deniz mahsullü raviolileri var, giderseniz denemeniz gereken.
Ama söyleyeyim; ya çok sever ya da nefret edersiniz, ortası yok.
İlginçtir, pizzaya yer vermemiş Morelli mönüsünde.
Çünkü Morelli’ye göre pizza, sadece pizzacıda olmalıymış.
“Fine dining” takılan bir İtalyan restoranında olmazmış.
Ama Morelli’nin söylediğine göre İstanbul’da açacakları Cento per Cento, daha spor bir İtalyan restoranı olacakmış, dolayısıyla pizza da yer alacak mönüde.
HAVALI VE GENÇ MEKSİKALI: WAHACA... Bir restoran önerisi daha.
Wahaca, Soho’da. İç açıcı, dekoratif ayrıntıları görülesi, genç bir mekan.
Yemekler tamamen Meksika mutfağı. Ortamını sevdim.
SIKICI CHINAWHITE... Londra Reina’sı Chinawhite’ın en dikkat çekici şeyi şuydu: Tamamen kızlardan oluşan bir grup loca kapatmış. Şişe açmışlar.
Hepsi de çok hoş, çok seksi... Birkaç erkek geliyor yanlarına. Onlar ayakta.
Ve locadaki kızlar erkeklere içki ısmarlıyor!
Klasik soru: Bizde, Reina’da mesela, böyle bir manzara yaşanır mı bir gün?
VE DÖNÜŞ... Eh zor oldu tabii! Pazartesi sabahı Heathrow Havalimanı Terminal 3’ün kapısına dayandık. Ama nafile, içeri almıyorlardı! Kontuar önlerinde yığılma olmaması için... İyi de soğukta donacak mıyız? Elbette hayır.
En iyisi Türk’lük yapmak; yani kalabalığı yara yara, “çok acelem var, pardon” yapa yapa ilerlemek, kapıyı tutan görevliyi de “uçak kalkıyor hemşerim, çekil önümden girmeliyim” diye diye (zorla) ikna etmek...
Oldu da nitekim. İçeri girdim ve günün tek THY seferine yer buldum. Ama bu kez de uçağın içinde dört saat bekledim.
Çünkü Heathrow kulesi bir türlü uçuşa onay veremedi (pist buzlu vesaire diye).
Peki o dört saat nasıl geçti? Neyse ki hostesler servise başladı. Telefonlardan bol bol twit’lendi olaylar ve bir baktık yandaki Iberia uçağı (gelin olmuş) gidiyor.
En sonunda bizim kaptan kuleyle “Iberia kalkıyor, peki bize niye hâlâ izin verilmiyor”u tartıştı ve onayı kopardı. Uçtuk gittik nihayet...
Bu arada: Eğer uçak içinde geçirdiğimiz zaman altı saati geçseydi, havacılık kuralları gereği tekrar havalimanına dönmek gerekiyormuş. Tam kafayı sıyırmalık olurdu durum o zaman...

Yılmaz Morgül ve sosyal medya

Haberin Devamı

? Yılmaz Morgül konuk olmasaydı pazartesi gecesi yayınlanan TRT Haber’deki Sosyal Medya programına takılır kalır mıydım? Sanmıyorum.
? Peki Yılmaz Morgül, Twitter’da attığı, hepsi de büyük harflerle yazılmış ilginç twit’leriyle ve bu twit’leri neden yazdığına dair yaptığı tuhaf açıklamalarıyla ne yapmaya çalışıyor? İlgi çekmek/konuşulmak istiyor ve ayrıca şahane mizah yapıyor. Aslında bence o bizimle dalga geçiyor.

Yazarın Tüm Yazıları