Paylaş
“O gün kk6024 yolcuları gayet sakin bir şekilde uçağa binmişlerdi. Ancak az sonra başlarına gelecek altı saatlik çileden habersizdiler.”
Dış ses olmaktan çıkıp gayet
iç ses olarak olayları anlatmaya devam etmem en iyisi. Çünkü o yolcular arasındaydım.
kk6024, Atlas Global’in pazartesi 17.00’daki Mikonos-Sabiha Gökçen seferinin adı.
Evet, diğer yolcular gibi uçağa bindim.
Aradan yarım saat geçti, hostesten acı haber geldi, “Sabiha’daki trafikten dolayı kalkamıyoruz. 85 dakika bekleyeceğiz” diye.
Kimse arıza çıkarmadı. Çünkü herkes Sabiha’daki pist problemi bilgisine az çok hakimdi.
Sonunda verilen süre dolmaya yakın, “Kalkıyoruz” denildi.
Ama nafile. Beş dakika sonra hosteslerden, “Uçağın motorunda problem var” cümlesi geldi.
Yarım saat sonra ise olay netleşti, “Motordaki arıza nedeniyle sizi tekrar havalimanına alıyoruz, arıza giderilince uçak kalkacak” diye.
“Hay hay” dedik, sonuçta arızalı uçağa kim binmek ister?
Ama ortada belirsizlik vardı. Verilen bir süre yoktu.
Bu tür durumlarda yolcular haliyle net bir açıklama bekliyor ya da krizi yönetecek bir şirket yetkilisini.
Ne yazık ki ikisi de ufukta görünmüyordu.
Dolayısıyla teoriler/isyanlar havada uçuştu.
Kimisi uçağın arızası giderilse bile artık binmek istemediğini söyledi ama Yunan polisi havalimanı dışına da çıkarmıyordu. Topu Atlas Global’a atıyordu.
Kimisi pilotu elinde aletlerle motora bakmaya giderken gördüğünü söyledi.
Bazısı ise üç saati geçen uçak rötarlarında yolcunun bilet iade hakkı olduğu bilgisine ulaştı.
Böyle böyle üç saat daha havalimanında süründük.
Bazı yolcular bana gelip, “Lütfen bu rezilliği yazın, birilerini arayıp derdimizi iletin” dediler (ki sordum, o da hemen aşağıdaki kısımlarda).
Sonunda beklenen açıklama geldi.
İstanbul’dan yeni uçak gelecekmiş, ama net bir geliş saati verilemiyormuş.
Benim de içinde olduğum bir grup yolcu artık beklemek istemediğini söyledi ve Yunan polisi de “Tamam” deyince kendimizi dışarı attık.
Çünkü o uçağın da geleceğinden, hatta kalkacağından emin olamadık.
Haklarımızı aramamız için elimize tutuşturulan ‘call center’ numaralarını da çöpe attık.
Kısacası ‘global’ sıfatına yakışmayan bir kriz yönetimi dolayısıyla sinirlerimiz gerildi, gereksiz yere zaman ve nakit kaybına uğradık.
Murat Ersoy ne dedi
Yolcuların haklı ısrarı üzerine Atlas Global’in patronu Murat Ersoy’a da ulaştım ve bu çileyle ilgili bilgi istedim.
Ersoy trafikten dolayı slot alınamadığını bildiğini söyledi, arızadan ise bihaberdi.
Ona olanları tek tek anlattım.
Yetkilileriyle konuştuktan sonra yeni uçağın geleceği bilgisini verdi. Ve hiçbir şey netleşmeden yolculara bilgi vermelerinin çok zor olduğunu söyledi.
Oysa yeni uçağın geleceğini yoğun ısrarlarımız sonucu biz Yunan polislerden çoktan öğrenmiştik.
Ayrıca ikinci uçağı beklemek zorunda olmayanlara çözüm önerisi söylenmeliydi. Maalesef o da yapılmadı.
Her şey bu kadar aynı kalmalı mı
Gece Mikonos’a indiğimde köy merkezinde tanıdık bir Türk’le karşılaştım.
Yazları artık tamamen burada yaşıyormuş.
Adada olup biten her şeye hakimdi.
Muhabbet sırasında sordum, “Bu kadar çok para kazanan bir ada yollarını ya da havalimanını neden yenilemez?” diye.
“Her şey aynı kalsın, değişmesin istiyorlar da ondan” yanıtını verdi (tuvaletleri rezalet olan havalimanının nesi aynı kalsın istiyorlar, bu da ayrı mevzu).
Ve asıl bombayı patlattı: “Ünlü Türk işadamları burada otel ya da plaj çok satın almak istedi, ama Yunanlılar istemedi. Çünkü onlarla önce dost olman lazım. Öyle parayı koydum, hadi bana yerini sat deyince ters tepiyor burada...”
Paylaş