Bir garip Indiana Jones’um kayalıklarda...

1 kilometrelik bir kanyondan yürüyorsun. Yürürken yanıbaşındaki dik kayalıklara dokunmadan duramıyorsun: Dokuları, renkleri muhteşem!

Haberin Devamı

Üzerinde yürüdüğün zemin bazen eski taşlarla döşeli bazen betonla. Bir garip Indiana Jones’um kayalıklarda...
Nitekim betonla döşeli olması sana kendi ülkeni anımsatıyor, bu durumu çok Türk işi buluyorsun!
Ve kanyonun sonuna geldiğinde karşına çıkan devasa yapı muazzam, hayranlıkla bakakalıyor ve soruyorsun:
Geçmişte hazine dairesi olarak kullanılmış bu yapı bin yıllarca hiç bozulmadan nasıl kalabilmiş?
Ama daha bitmiyor, yürümeye devam ediyorsun. Çünkü koca bir şehirdesin. Her yerde ayrı bir yapı var.
Hepsi de kayalıkların en tepesinde, özenle yapılmış.
“Bu şehir nerede bitiyor acaba?” diye yürüyüşe devam ediyorsun. Sıcaklık giderek artıyor.
Kanyonda yürümeye başladığında saat 07.30’du, şimdi ise 10’u gösteriyor.
Yürümekte zorlanan ya da yorulanlar için eşek/deve ya da katırla ulaşım servisi var!
Bir tane çocuk yanına yaklaşıyor, “Sir!” diyor, “Manastıra gitmek ister misin?”
“Yok” diyorsun, “Sağol, yürürüm.”
Katır üzerindeki çocuk ısrarlı, “Çok uzak ama, şu tepenin arkasında.”
İnat ediyorsun, ne kadar uzak olabilir ki diye iç geçiriyorsun.
Tam manastıra çıkmak üzere kayaların arasına özenle döşenmiş basamaklara geldiğinde içine kurt düşüyor, “Tamam” diyorsun katırcı çocuğa, “Ne kadar?”
“10 dinar” diyor çocuk. Sadece yukarıya çıkış ücreti.
Artık katırın üstünde, tepeye doğru tırmanmaktasın. Hemen sağ tarafın zaman zaman dik uçurum. Bir garip Indiana Jones’um kayalıklarda...
“Ne yaptım ben?” diye hayıflanmak için çok geç! En iyisi Indiana Jones ruh haline geçmek.
Ki zaten o serinin üçüncü filmi Indiana Jones: Son Macera’nın bazı sahnelerinin çekildiği yerdesin.
Petra antik kentinde, yani Ürdün’de, yani tarihi milattan önce 400 yılında başlamış, önce Nebatiler’in sonra da Romalılar’ın egemenliğine geçmiş, sonra unutulup gitmiş ve ancak 1812’de İsviçreli kaşif Johann Ludwig Burckhardt sayesinde yeniden keşfedilmiş gizemli Petra’da...

Haberin Devamı



SONRA NE OLDU?

* Manastırın bulunduğu tepe meğer 1500 basamakmış. İyi ki katırla çıkmışım! Ama katır bir yere kadar çıkarıyor. Zirveye çıkan son bölümü yine yürümek lazım.
* Peru’daki Machu Picchu için de hep aynı şeyi söylerler ya, “Enerjisi bir başka” diye.
Klişe ama aynı cümleyi Petra için de kurabilirim rahatlıkla: Enerjisi bir başka!
* Petra’ya turla gittim. Hayatımda ilk kez. Evet, itiraf ediyorum, tur rehberimiz ve aynı zamanda Antonina Turizm’in sahibi Atilla Tuna’nın geçmiş zamanlara dair her söylediği bilgiyi can kulağıyla dinlemedim.
Sıkça gruptan ayrıldım, kendi başıma dolandım.
Ama turla dolaşma fobimi de yendim.
Yeni ahbaplar edindim; Galapagos’a, Patagonya’ya dahi gitmiş, 80’in üzerinde ülke görmüş insanların yanında keşfetme duygum daha çok şahlandı.

Haberin Devamı

Amman nasıl bir yer

Bir garip Indiana Jones’um kayalıklarda...

* Beyrut ya da Dubai kadar olmasa da gece hayatı var. Cantaloupe en popüler restoran bar.
Ürdün sosyetesi, Kral’ın tüm akrabaları filan oraya takılıyor.
Burayı Hyatt Oteli’nde çalışan Harun Dursun sayesinde keşfettim.
* Dursun o gece Kıvanç Tatlıtuğ’un 24 saatlik Amman macerasını da anlattı. Meğer Ürdün sosyetesine mensup yaklaşık 200 kadın, Hyatt’ta kalan Tatlıtuğ’u görmek için geceyarısına kadar lobide beklemiş.
Sonuç? Tatlıtuğ’a dokunmak isteyen kadınlar yüzünden ünlü oyuncunun gömlek düğmeleri sizlere ömür!

Yazarın Tüm Yazıları