Aslında "fenomeniydi" demem gerekiyor. Çünkü Petra yaklaşık üç yıldır Almanya’da yaşıyor. Ama ondan önce tam 16 yıl İstanbul’da yaşadı ve bir dönem Petra’nın Çukurcuma’daki evine gidip saç kestirmek çok modaydı.
Hiç Petra’ya saçımı kestirmedim. Ama onunla gece hayatında çok sık karşılaştım. Dikkat çekici bir fiziği vardı. Uzun boyu, incecik bedeni, iri mavi gözleri ve kısacık saçıyla Petra, Beyoğlu bohem hayatının en renkli figürlerindendi.
Sadece kuaförlükle yetinmedi, başka işler de yaptı. Yine sanat, modayla alakalı işler... Meğer o renkli figürün ardında başka bir hayat varmış.
Petra’nın bir dönem komşusu olan fotoğrafçı İsmail Necmi ilk uzun metrajlı filmi "Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım"da, onun hikáyesini anlatmış. Bu film sayesinde Petra’nın ikiz kız kardeşi olduğunu ve az rastlanır bir kanser nedeniyle üç yıl önce hayatını kaybettiğini öğrendim.
Film zaten Petra’nın önce İstanbul hayatını, sonra kardeşinin yanına yerleştiği ikinci hayatını anlatıyor.
Kardeşinin ölümüyle ise İstanbul’dan tamamen kopma kararı alıyor Petra. "Eğer bir gün ben de kanser olursam Almanya’da daha iyi bakarlar" endişesiyle...
Bana düşmez söylemek, ama filmden gördüğüm kadarıyla Petra, Beyoğlu’nda mutluymuş. O yüzden derim ki; Petra endişelerini bırak, yurda geri dön!
NOT: Sözünü ettiğim film hafta sonu İstanbul Modern’de gösterildi. Umarım yakın zamanda vizyona da girer.
Bir Etiler fenomeni: Ferman Toprak
Haftanın yedi günü Etiler’deki Mansion adlı kulüpte şarkı söylüyor. Gece yarısı 02.00 gibi sahne alıyor ve sabah 07.00’ye kadar şakıdığı oluyor. Her gece, o malum deyimle, "full çekiyor".
Epeydir Ferman hadisesini duyuyor ve "nasıl yani" oluyordum. Nihayet geçen cumartesi bir arkadaş grubu beni sürükledi.
Ve fenomeni yerinde gördüm. Saat 02.00 gibi sahne aldı Ferman Toprak. Önce arka arkaya damarları sıraladı, ardından hareketli şarkıları. Toprak’ın sırrı, kim hangi şarkıyı isterse mutlaka söylemesi, kimseyi kırmaması.
Rivayet o ki, üç bin şarkı biliyormuş. Öyle midir cidden bilemem, ama asıl merak ettiğim bu adamın nasıl olup da haftanın her gecesi sabahlara kadar şarkı söylemeye dayanabildiği... Üstelik bunu 13 yıldır aralıksız yapıyormuş!
Aynı zamanda Doğu’daki iki önemli aşiretin mensubu Ferman, başka türlü bir fenomen olmuş yani...
Bir Bulgar fenomeni: Azis
Etiler’in, Beyoğlu’nun fenomenini anladık, ama Bulgaristan’ın fenomeninden bize ne demeyin. Bir bildiğimiz var elbet. İki hafta sonra şimdi bahsedeceğim Bulgar fenomeni Türkiye’ye gelecek ve olay yaratacak da ondan!
Nesi olay yaratacak? Valla her şeyi...
Bir kere Azis öncelikle fiziğiyle, makyajıyla, kıyafetleriyle dikkat çekecek. Fiziği Sylvester Stallone’nin eski eşi Brigitte Nielsen gibi. Upuzun bacaklar, aynı platin sarışınlık. Nielsen’den tek farkı Azis’in keçi sakalı var. Yine aynı sarılıkta! Bir de fena halde dikkat çekici mavi gözleri (öğrendim, lensmiş!). Azis’in kıyafetleri ise feci frapan!
Zeki Müren’in daha modern, günümüz versiyonunu düşünün, işte öyle bir şey.Ama Azis sadece bu kadarla kalmıyor. Her yaptığı skandal oluyor Bulgaristan’da. Erkek arkadaşıyla TV şovlarında öpüşüyor, akabinde onunla evleniyor, yetmedi bir de taşıyıcı anne bulup çocuk sahibi oluyor!
Skandallara rağmen Azis’in şu an kendi adını taşıyan bir parfümü, ülkenin en büyük GSM operatörüyle yaptığı yüklü miktarda sponsorluk anlaşması, tıka basa dolan konserleri mevcut.
Ona kısaca, "Balkanlar’ın Madonna’sı" diyorlar. Ama bizim için sakallı bir Seda Sayan gibi de olabilir pekala.