1. Emina Sandal: Kolyesi, iri gözlükleri ve beyaz bikinisiyle Emina Hanım en iyi bikinili görüntü veren ünlü. Üstelik hamile olmasına rağmen. Hatta bu versiyonuyla daha seksi.
2. Süreyya Yalçın: Aslında bikinili girmemiş denize. Üstündeki parlak, gece elbisesivari pareoyla dalmış sulara. Hep böyle allı dallı güllü taşlı, bol ışıltılı şeyler seviyor Süreyya. Denizde bile parlamak istiyor. Ki saçları bile ıslandığı halde parlak kalabiliyor. Kuaförden çıkmış gibi. Nasıl oluyor da oluyor, cidden anlamıyorum. Sırrı ve kokoşluktaki sınırı nedir Süreyya’nın?
3. Pınar Altuğ: Süreyya’nın tam tersi, fazla sade bu yaz. Haki renkte bir bikini giymişti geçenlerde arkadaşı Dolunay Soysert’le denize girerken. Oysa esmer tenine beyaz bikini daha iyi giderdi, hatta mavi filan. Sıradan olmuş bu şekilde.
4. Nurgül Yeşilçay: Koyu renk bikiniyle yakalanmış. Açık renk tercih etse daha hoş görünürdü oysa. Koyu renk bikiniye alerjim mi var? Hayır, ama bu şekilde bacakları daha kısa görünmüş. Renk önemli işte, öyle demeyin. Hatta bikininin kesimi bile.
5. Ivana Sert: Bu hanımı tanımıyorum. Ama bikinili fotoğrafları tüm haftalık magazin dergilerinde var. Demek ki tanınan biri. Bodrum’da en çok onun giydikleri konuşuluyormuş hatta. Süreyya’dan sonra. Eh Süreyya başka, o bir fenomen. Ama Ivana Hanım da dedikleri kadar var. Dikkat çekici bir fizik, geometrik desenli ve renkli bir bikini (süper tercih!) iri bir kolye. Daha ne olsun?
’İtalyan Masası’nda yok yoktu
Akaretler Yokuşu’nun hemen başındaki Pastarito’da buluştuk. Yaklaşık yedi-sekiz kişi. Meşhur "İtalyan masası"nı denemek üzere.
Olay şu: Büyük, yuvarlak bir masaya konuşlanıyorsunuz.
Ve sırayla büyük tabaklarda yemekler gelmeye başlıyor. Ortaya gelen yemekleri masada oturanlar birbirlerine servis ediyor.
Geleneksel, bildiğimiz sofra düzeni yani.
İtalyanlar buna "Tavolata Italina", yani "İtalyan Masası" diyorlarmış işte.
Bu uygulamanın sadece Akaretler’deki Pastarito’da yapıldığını öğrenince soluğu orada aldık. İyi ki almışız. Buranın bahçesi nefismiş.
Koca bir çınar, onun altında masalar. Küçük ama işlevli bir bar. Mini İtalyan çeşmesi ve İtalyan masası!
Oturur oturmaz ilk büyük tabak geliyor. Bruschetta ekmekleri üzerine taze domates, fesleğen, sarımsak, biraz acı biber koymuşlar. Ardından bol rokalı bir salata. Peşi sıra bir melanzane. Yani gratine edilmiş patlıcanla domates, sarımsak, mozarella ve parmesan peyniri karışımı. Yediğim en leziz şey.
O sırada Hande geliyor, Ataizi yani.
"Çok açım" diyerek. Hande’nin gelişinin şerefine diğer tabaklar sökün ediyor. Bir adet pizza, üç çeşit de makarna! Herhalde bu kadardır yemekler derken aşçı gelip haber veriyor. Daha risotto ve somon füme de gelecekmiş. Yok artık! Bu İtalyanlar delirmiş, bu kadar yenir mi canım? Yiyemiyoruz zaten.
İtalyan Masası olayı cidden şahaneymiş ama. Havaya giriyorsun, İtalyanlar gibi yüksek sesle gülüp konuşmaya başlıyorsun. Ve habire yiyorsun.
Tavsiye ederim, 10-15 kişi toplanıp gidin. Hem mideniz şişsin hem kafanız!