Paylaş
Bizden de ünlü kadınlar peş peşe böyle fotoğraflar yayınlamaya başladı.
Ama asıl şimdilerde başka bir akım daha var: Saçlarının beyazını gizlememe hali!
Grombre hesabını takip eden kadınlar buraya saçlarının boyanmamış, tel tel beyazları çıkmış hallerini yolluyor.
Amaç şu: Gerçekte olduğun gibi görün.
Zaten hesabı kuran Martha Truslow Smith’in de amacı buymuş:
“Beyazları gizlemeye son!”
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Kadınlar üzerinde bir “beyaz saç” baskısı gerçekten var.
En çok da kadınlar kadınlara yapıyor bu baskıyı, “Beyazların çıkmış şekerim” diyerek...
Ve doğruya doğru: Erkekler bu konuda rahat.
Hatta kadınlar beyazları olan erkekleri daha karizmatik bile buluyor.
Yirmilerinden beri saçında beyazları biri olarak söyleyeyim.
En çok çevremdeki kadınlar destekledi saçımdaki grileri, “Çok güzel, nefis, çok yakışıyor” diyerek...
Ama aynı kadınlar kendi saçlarındaki beyazları hep gizledi.
Bu yüzden “Grombre”nin başlattığı akıma sevindim.
Beyazları olan bir kadın da tıpkı beyazları olan bir erkek gibi gayet karizmatik olabilir.
Hatta “boyalı saçlılardan” olmadığı için daha dikkat çekici, sürüden ayrı görünebilir.
Kısacası bu konudaki algı artık yıkılmalı.
Kimselere aldırmadan bu algıyı yıllar öncesinde kıranlar da var elbet.
Misal, Ferhan İstanbullu. Grileriyle hep barışıktı.
Ama şunu da söyleyeyim:
Arada bir saçımdaki grilerden sıkılıp “Acaba başka bir renk olsa nasıl olurdu?” dediğim oluyor mesela.
Lakin beş dakika sonra vazgeçiyorum.
Tamamen kuaför tekniği sebeplerinden: Beyazların başka bir renge dönüşmesi çok zormuş da...
Sorumlu bir türlü bulunamaz bu ülkede
Ajda Pekkan’ın Harbiye Açıkhava konserinde yaşanan ses sorununu konser izlenimlerinde uzun uzun yazmıştım.
Dün Ajda Kelebek’e verdiği röportajda bu olayı da anlatmış. Staras yaşanan aksaklıktan dolayı çok üzgünmüş, ama Ajda’ya verilen mikrofonun kendileri tarafından verilmediğini söyleyip şunu da eklemişler:
“Mikrofonu kim verdiyse sorumlu o.”
Valla Agatha Christie romanları gibi.
Katili son sayfaya kadar bir türlü anlayamazsın ya.
Bu iş ondan da beter anladığım kadarıyla.
Son sayfaya gelsen de hiçbir şey anlayamıyorsun.
İndirme özelliği de olmalı
The Handmaid’s Tale’in ikinci sezonunu soluk soluğa izliyorum.
Az kaldı, bu yazı bittikten sonra da sezon finalini izleyeceğim heyecanla.
Öyle bir dizi ki gerçekten, için sıkılıyor fena oluyorsun izlerken ama asla bırakamıyorsun.
Bu arada diziyi yayınlayan Blu TV’nin bir eksiği var.
İçeriği aplikasyondan telefonuna indiremiyorsun.
Dizi ya da filmleri izlemek için hep internete bağlı olman gerekiyor.
Oysa çevrimdışı olduğunda da izleyebilmelisin. Netflix gibi.
Müşteri hizmetlerine sordum, “Bu konuda çalışmamız sürüyor” dediler.
Onu da yaparlarsa çok daha iyi olacaklar.
Bodrum Bodrum
Cumartesi günü yarım saat arayla Atatürk Havalimanı’ndan Bodrum’a iki koca uçak kalktı.
Yolcuların deyişiyle “Amerika uçağı”, yani Boeing 777.
Sürekli gidip gelenler zaten, “Bodrum bu sezon çok iyi” diyorlar.
Peki Bodrum gerçekten nasıl?
Yeni mekanlar, oteller, eğlence anlayışı vesaire...
Bodrum günlüğü çarşambaya başlıyor, takipte kalın...
Paylaş