Paylaş
“Şekerim geçen bizim çocuk öyle bir laf etti ki, şaşırdım kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim” tarzı cümlelerle başlıyor bu hayranlık. Sonra finali şöyle orgazma bağlıyorlar:
“Şimdiki çocuklar inanılmaz, çok acayip, resmen her şeyi hissediyor, biliyorlar.”
Bu yüzden olsa gerek bu yeni nesil afacanlar şımarığın önde gideni. Çünkü gak deseler anne babalar “Vay be!” diyor, “Guk” deseler “Helal!”
Çocuk da coşuyor tabii. İşte böyle coşan çocuklardan biri önceki gün tam da yanı başımda uçaktaydı.
Annesi sıfır ilgisiz. Babası desen uzaylı.
Çocuk bağıra çağıra konuşarak uçağı türbülanstan beter sallıyor, onlarım umru değil.
Çünkü bir laf etseler çocuk tersleyecek, rezil edecek, bundan eminler! Çocuk da bu hoyrat özgüven okyanusunda evinin salonundaymış gibi rahat, kafasına göre takılıyor.
Ön koltuğunda aynı yaşlarda bir arkadaşı var mesela. Annesine bir ara, “Abim neden yok?” diye soruyor hüzünlü hüzünlü. Bizim özgüvenli hain tosbağa lafı yapıştırıyor:
“Çünkü öldü o!”
Bir an bu coşkun keratanın geleceğine ışınlanıyorum.
Trafik kurallarını takmadan caddede, orada burada nasıl araba kullanacağı gözümün önüne geliyor.
İlişkilerinde nasıl bencil ve acımasız olabileceği, karşısındakini hırpalayacağı kare kare canlanıyor.
O sırada inişe geçmeye başlıyor uçak.
Yanımdaki kadın arkadaşım insaflı, “Kemerini bağlamalısın ama” diyor bizim yan koltuk veledine.
Çünkü annesi, dedim ya, sıfırın altında bir ilgisizliğe, pasifliğe sahip.
Hadsiz bıcır bu nazik uyarıyı dinlemiyor tabii.
Şefkatli hostes/anne motivasyonlu arkadaşıma dil çıkarıyor.
İşte böyle...
Yazıyı yaşlı teyzeler/amcalar gibi, “Biz böyle miydik cancağızım” diye çemkirerek bitiresim, “Benim paşam istediğini yapmakta özgür” hönkürmesine “Diren ortadirek terbiyesi” diye isyan bayrağı açasım var.
O denli. Çok denli...
8 Mart empatisinden beter
8 Mart Dünya Kadınlar Günü geldiği vakit kadına şiddet temalı fotoğraflarla karşımıza çıkar ya ünlü simalar.
Genelde makyajla gözler morartılır o tuhaf karelerde.
Dizi setlerindeki oyuncuların Soma’ya destek için yüzlerine kömür karası makyajı yapmak suretiyle objektif karşısına geçmeleri de aynı empati tünelinin ürünü.
Bakınız en son “Muhteşem Yüzyıl” oyuncuları benzer bir fotoğrafla karşımıza çıktı.
İyi de makyajlı empati olabilir mi?
Ne kadar gerçekçi, ne kadar samimi olur?
Olsa olsa yersiz olur.
Pekkan’ın çağrısı
Soma’ya destek için ünlülerin bireysel hareket etmektense bir araya gelip konser vermesi gerektiğini anlatan bir yazı yazmıştım.
Dünkü yazısında Ajda Pekkan da aynı konuya değinmiş.
Tüm sanatçı dostlarına köşesinden seslenmiş:
“Gelin hep beraber Soma için sahneye çıkalım ya da tüm geliri Soma’ya aktarılacak bir şarkıyı seslendirelim.
Bu kez yaralarımızı sardıktan sonra felaket yaşayanlar unutulmasın.”
Umarım Pekkan’ın çağrısı müzik dünyasında olumlu bir şekilde yer bulur.
Paylaş