Paylaş
Üzerinde 1’den 5’e kadar sayılar olan bir alet...
Koltuklara yerleşip beklemeye başladık.
Az sonra bir sunucu çıktı. Bizleri tanımak için bazı sorular sormaya başladı. Kaçımız kadın kaçımız erkekti?
Aylık gelirimiz aşağı yukarı ne kadardı?
Kaç kişi bekar kaç kişi evliydi ya da kaç kişinin bir ilişkisi vardı?
Yanıtlarımızı elimizdeki alete basarak yanıt verdik ve sahnede yer alan ekranlarda hakkımızdaki oranları görmeye başladık.
En şahane soru ise şuydu:
“Bu salondaki insanlara güveniyor musunuz?”
Çoğunluğun bu soruya verdiği yanıt, “Hayır” olarak çıktı desem!
EN DÜRÜST BENİM!
Derken seyirci profilini tanıma soruları bitti ve sahneye beş tane aday çıktı.
Adaylar kendilerini kısaca tanıttı ve onlar hakkındaki ilk oyumuzu kullandık. Daha çok görüntülerine bakarak aslında...
Ve sonrası çok acayip gelişmeye başladı.
Adaylar seçim yarışını devam ettirebilmek için aralarında koalisyon kurmaya başladı.
“En dürüst benim, sizi kandırmıyorum, diğerleri sizi kandırıyor” diyen oldu.
“Bu seçim sistemi yanlış, oy vermeyi durdurun!” diye herkesi ayaklandıran da...
SONUÇ?
Bu seçim oyunu çok zekice bir finale bağlandı ve hepimiz “Böyle bir şey beklemiyordum” diye diye çıktık salondan. Evet, bu bir oyun. Sarsıcı oyunlarıyla bağımlılık yapan DOT’un yeni oyunu Dövüş Gecesi.
Özetlediğim gibi oyun bir seçim simülasyonu ve başından sonuna dek ciddi anlamda interaktifin dibi.
Her şeye seyirci karar veriyor elindeki oy verme aletiyle!
Ya da: Karar verdiğini sanıyor...
TÜM ROLLER EZBERLENİYOR
İşin ilginç tarafı, sahneye çıkan oyuncuların hepsi birbirinin rolünü ezberlemiş durumda!
Sadece kendi rollerini değil yani.
Çünkü seyirci kullandığı oyla her an dengeleri değiştirebilir ve A’yı oynarken B’yi oynamak zorunda kalabilirler.
EN EĞLENCELİ SEÇİM!
Tam da 30 Mart öncesi bu oyunu izlemeniz lazım.
Oy kullanırken daha önce hiç bu kadar eğlenmediğiniz için...
Demokrasi, çoğunluk, azınlık, seçim sistemi gibi meseleler üzerine ince ince düşündürttüğü için...
NOT: Dövüş Gecesi çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi geceleri oynanıyor.
Kim ne demiş ya da: Neden dediyse
* Belçim Bilgin Erdoğan, son filmindeki yakın temas sahneleri için eşinden izin aldığı söylentilerine, “Yılmaz benim eşim, sahibim değil. Biz ayrı bireyleriz ama aynı evi paylaşıyoruz. Hepimizin kendi kararları ve seçimleri var” yanıtını vermiş. (Hürriyet Pazar, Hakan Gence)
Doğrusu, uzun süredir bir röportajda gördüğüm en şık en çat çat yanıt. Ama bu durumda Yılmaz Erdoğan’ın da “ayrı bireyleriz, ama aynı evi paylaşıyoruz” konusunda ne düşündüğünü merak ettim.
* Ferzan Özpetek, sevgilisiyle olan 13 yıllık ilişkisini anlatırken şöyle demiş: “O petrol şirketinde çalışıyordu. Beş buçukta kalkıyordu. Ben ondan önce kalkıp kahvaltı hazırlıyordum. Sonra bir gün dedim ki, bu petrol şirketini bırakıyorsun! Benim şirketlerim var. Benim için çalışıyorsun, bu kadar erken uyanamayacağım artık!”
(Hürriyet Cumartesi, Ayşe Arman)
Bu yanıtı biri tercüme edip İtalyan sevgiliye okuttu mu bilinmez. Umarım okumamıştır!
Çünkü çok ama çok rahatsız edici bir yanıt.
Özetle diyor ki Özpetek: Benim şirketlerimde çalış, benim düzenime gir, benim uyanacağım saatte uyan, benim gibi ol, bana benze, benim kanatlarımın altına gir, kendi seçimlerin olmasın...
Belçim Bilgin’in yanıtının aksine otoriter, berbat bir yanıt. Kemerlerinizi Bağlayın filmindeki ana damara da hiç uymuyor ayrıca...
Paylaş