Paylaş
Ama işte fark etmiyor, bazı duygular değişmiyor.
Yıl 2018 ve önceki gün gittiğim A Star is Born (Bir Yıldız Doğuyor) filminin finalinde herkesin gözleri dolu doluydu.
Normalde film biter bitmez cep telefonuna sarılan sinema seyircisi bu kez sakin sakin yerinde oturdu, iç geçirdi.
Çünkü söz konusu olan şiddetli bir aşk. Ve mutsuz, trajik biten bir aşk.
En başından sonunu bilerek izliyor, ama umursamıyorsun...
Aşıklardan birinin yükselişi diğerinin düşüşünü izlerken ise bir tercih yapman gerekiyor sanki: Yükselenden yana mısın yoksa düşenden mi?
Bu arada hemen söyleyeyim: Lady Gaga nefis oynamış.
Sadece ikinci yarıda bir ara kendisi, yani Lady Gaga gibi oluyor, sonra yine filmdeki karakteri Ally. Bradley Cooper’ın o yakışıklı yüzü film boyunca tüp patlamış gibi. İçiyor da içiyor.
Kendini yok etmek isteyen karakteri öyle iyi oynamış ki, onunla beraber tükeniyorsun.
Şarkılar da çok iyi.
Şimdiden iki şarkı dilime dolandı: “Shallow” ve final baladı, yeni “I Will Always Love You” olmaya aday “I’ll Never Love Again”.
Ama ama en çok final işte. Ağlamaya doyamıyorsun.
Klişeye teslim olup rahatlıyorsun.
Ya da aşk böyle bir şeydi galiba diyerek...
Artık hangisi, gidince siz karar verin. Ben biraz daha ağlayayım...
Eski versiyon nasıl
“Bir Yıldız Doğuyor” sonrası YouTube’a daldım ve çok eskiden izlediğim 1976 yapımı eski “A Star is Born”dan parça parça sahneler seyrettim hatırlamak için.
Meğer o filmin Jackson’ı, yani Norman daha deli doluymuş, enerjik ve çılgın. Bradley Cooper’ın canlandırdığı karakter daha baştan fazlasıyla “kaybeden”. 1976 yapımı filmin başrollerindeki Barbra Streisand ve Kris Kristofferson’ın sahneleri de biraz daha cüretkâr. Bir de 1976 yapımı filmde aldatma sahnesi var. 2018 yapımında nedense yok.
Ay’a inilmedi diyenlerden misiniz
1969’daki Ay yolculuğunu tamamen astronot Neil Armstrong’un gözünden, onun özel hayatıyla beraber anlatan First Man filminden de bahsetmeden olmaz.
Siz hangi taraftansınız bilmiyorum ama ben “Ay’a gidilmedi, her şey stüdyoda çekildi” diyen gruba sempati duyuyorum.
Yine de filme bu önyargıyla gitmedim, sonuna kadar izledim.
Ama filmin sonu öyle sıradandı ki, hiç sevmedim.
Çünkü film boyunca bin bir zorlukla mücadele eden adam, yani Armstrong, Ay’a ayak bastığında fazla cool’du...
Ayrıca şu “dalgalanan bayrak” meselesi tamamen görmezlikten gelinmiş.
Ay’a inen aracın yanındaki bayrağı uzaktan görüyoruz. O da anlık.
Hani komplocular hep diyor ya, o Amerikan bayrağı Ay’da hava olmadığı halde nasıl dalgalanmış olabilir diye...
Bir şey daha: Ay’a inildiği anda bir Fransız vatandaşı, “Amerika’ya hep güvenmiştim” diyor.
Sanırım First Man’in esas niyeti bu tatlı alt metinler...
Moda Konseyi’ne havale ediyorum
Başak Dizer Tatlıtuğ, Aslı Barış ve Ceylan Atınç’tan kurulu
Kelebek’in Moda Konseyi acaba Sinan Akçıl ve Mustafa Ceceli’nin son stilini incelemeye alabilir mi?
İkilinin düet projesi Anlarsın’ın kapağında giydikleri gri ceketlerden bahsediyorum.
Bu “ağır” stile ne diyorsunuz sevgili Moda Konseyi? Fazla demode değil mi?
Paylaş