Paylaş
Kilo alır, hemen altyazı döşenir, “Fazla kilolarıyla dikkat çekti, bir türlü aldığı kiloları veremiyor” diye.
Kilo verir, bu kez de şöyle serzenişte bulunulur; “Bir deri bir kemiğe döndü!”
Son günlerde fotoğrafları yayınlanan Deniz Seki’nin durumu da o hesap.
Gündelik hayatta da herkes böyle.
Beden magazini yapmak en sevdiğimiz şey.
Hadi itiraf edin, yan masanızda oturan kadın ya da adam hakkında illa şuna benzer bir cümle kurmuşsunuzdur:
“Ayy çok kilo almış yazık, bıngıl bıngıl ne fena! Çökmüş resmen!”
Ya da tam tersi: “İğne ipliğe dönmüş, hasta filan mı acaba? Bir şeyler mi kullanıyor olabilir mi?”
Beden magazini eskiden sadece kadınlar üzerinden yapılırdı.
Epey zamandır erkekler de gündemde.
Erkeğin beden magazini ise kas üzerinden.
Bakınız son olarak Semih Saygıner kaslı vücudunu Men’s Health dergisinde sergiledi.
Beden magazinini umursa ya da umursama ama modern gerçek şu: Hep formda tutmaya çalışıyorsun kendini.
Çünkü insanların ne düşündüğünü önemsiyorsun.
Böyle daha çok beğenileceğini, talep göreceğini düşünüyorsun.
Eşcinsellik magazini
Tıpkı beden magazini gibi bunu da mutlaka yapmışsınızdır.
Sokakta ya da kafede, çevredeki erkeklerden biraz farklı giyinen birine rastladığınızda:
“Gay galiba, kesin öyle. Baksana kıyafete!”
Medya da toplumun yansıması sonuçta.
Geçenlerde bir gazeteci, farklı giyiminden dolayı medyada bolca fotoğrafı çıkmış Engincan hakkında babası Hakan Ural’a dan dun sorabilmişti, “Gay mi peki?” diye.
Tipik eşcinsellik magazini bu da.
Hem de en cahilce olanından:
Eşcinsel dediğin sadece dar paça pantolon ve renkli giyinmeye mi mahkum?
Neşesiz günler
Orijinal adı The Sound of Music olan ama bizde Neşeli Günler diye bilinen, TRT’de filan yıllarca bu isimle gösterilmiş Oscar’lı bir film vardı.
Nefis dağ manzaralarında geçen, Julie Andrews’un durmadan şakıdığı, Türkçe ismine uygun olarak aşırı neşeli bir filmdi.
Hatta aynı isimde bir Türk filmi de var.
Adile Naşit’li, Münir Özkul’lu, Ayşen Gruda’lı...
Orada da herkes bir şekilde mutluydu yine.
Bu eski filmler gerçekten safmış. Her manada.
Şimdi öyle saf ve neşeli olmak imkansız.
Al işte, günlerdir tartışılan internet yasasını Cumhurbaşkanı onayladı.
TİB Başkanı’nın kontrolünde her şey.
Yetkilerini bir kuple sınırladılar, o kadar.
Bugünlerde aklı başında, hiçbir tarafa kendini ait hissetmeyen, o malum kavgadan sıtkı sıyrılan kiminle konuşsam üzgün, çaresiz, canı sıkkın, “Ne olacak böyle?” diyor.
Herkes karşısındakinden bir çözüm/umut ışığı yanıtı bekliyor. Ama nafile...
Paylaş