Şehrin merkeze uzak semtlerinden kopup gelen ve genelde gruplar halinde gezen bir başka gençlik aniden "görünür" oluyor.
Sanki toplumda gizli bir sözleşme yapılmış gibi: Merkezin "görünürdeki" sahipleri kazançları iyi olduğundan tatile gidiyor.
Kalan sağlar ise iki-üç günlüğüne şehrin tüm köşelerinin kendilerine ait olduklarını bildiklerinden, ücretsiz otobüs ya da metroya binip merkezin yeni efendileri olmanın dayanılmaz hafifliğiyle birer ikişer sökün ediyorlar.
Hemen söyleyeyim, derdim asla "aman da nereden çıktı bu kıromatikler" gibi bir şeyler çiziktirip, tabiri caizse "öteki gençlik"i aşağılamak filan değil. Şehir herkese ait olsun tabii.
Sadece doğu ya da sadece batı yakası hikáyesinden ibaret olmasın hayat.
(Yoksa bu temenni, "rüyalarda buluşuruz" gibi bir şey mi oldu?)
Ama naçizane gözlemim şu: Sadece bayramda görünür olan bu genç güruh, bazen merkeze hükmetmenin verdiği iktidar sarhoşluğuyla durumu abartabiliyor.
Kimi zaman ona buna dayılanarak kimi zaman da yanı başından geçen "entel"in kız arkadaşına göz tacizinde bulunarak. Yetmedi, laf atarak...
Sırf bu yüzden eve kapanan, o gençlerin teröründen uzak durayım diye bayramlarda İstiklal Caddesi’ne, Kadıköy’e ya da alışveriş merkezlerine çıkmayan bir kesim bile var, onu söyleyeyim.
Hatta anımsayın, her yılbaşı gecesi Taksim Meydanı’nın sırf bu yüzden nasıl bir taciz ve taşkınlık cennetine dönüştüğünü...
Dediğim gibi, şehir herkese ait olsun. Da bu nasıl olacak, orası -en azından şimdilik- meçhul...
Popstar çocukları
Şermin Terzi’nin ilk Popstar’cılarla ilgili "neydiler ne oldular" röportajlarını okuyunca iki gündür, aklıma o günler geldi ister istemez.
Nitekim zamanında o furyaya kapılıp Popstar’cılarla bol bol röportaj yapmışlardan biriydim.
Haftadan haftaya ilgi gören ’malzeme’ değişiyordu.
Bir hafta Bayhan’ın hapishane skandalı, ertesi hafta Firdevs’in dansözlük haberi pörtlüyordu.
Haliyle popstar çocukları hırpalanıyor, gündeme rastgele meze oluyordu.
Sonra ne oldu? Çoğu peşi sıra solo albüm yaptı, ama ilgi görmedi.
Çünkü sesleri umrumuzda değildi ki... Hayatlarına dair heyecanlı malzeme tükenmişti.
Artık bir Armağan Çağlayan’ları bile yoktu her şeylerini eleştirip didikleyen... Önceki TV kahramanları gibi kısa sürede silindiler hafızalardan.
Bir tek Firdevs’ten umutluydum. Onda başka bir ışık var sanki diye...
Hálá da biraz umudum var. Gördüm ki, Firdevs’in de öyle...
Albüm yapmak için 100 bin dolar isteyen prodüktörlere inat İstanbul’da kalacağını söylemiş Şermin’e. Kısacası Firdevs vazgeçmiyor. Belki de kaybedecek bir şeyi olmadığından.